Bir konu üzerine çalışırken o konuyla ilgili olarak Türkiye’de son yıllarda
ne gibi akademik çalışmalar yapıldığına da genellikle bakarım. Ne yazık ki bu
şekilde karşıma çıkan makalelerin ciddi bir kısmı açık bir biçimde akademik
makale olmanın temel şartlarını yerine getirmemekte. Ankara Üniversitesi SBF
Dergisi’nde 2019 yılında yayınlanmış bir makaleyi hızlıca incelemek suretiyle
akademik makale olmanın şartlarını yerini getirmemek derken neyi kastettiğimi
göstermeye çalışacağım.
Makale Prof. Dr. Zehra Aslan’a ait (makaleyi yazdığı sırada doçentmiş). “Türkiye-Rusya
İlişkilerinin Yerel Komuoyuna Yansımasına Bir Örnek: Trabzon Basınında Sovyet
Rusya ve Komünizm Algısı (1945-1960)”1 isimli bu makale bir doçent
tarafından (makalenin yayınlandığı yıl profesör de olmuş) Türkiye’nin siyaset
bilimi alanında en iyi dergilerinden biri olarak kabul edilen Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi’nde yaklaşık 6 ay önce yayınlanmış. Bu metin
bir lisans öğrencisi tarafından ödev olarak hazırlanmış olsaydı dahi başarısız bir ödev olurdu, ödevi hazırlayan öğrenci ise büyük ihtimalle dersten kalırdı. Bu
kısa yazıda bunun gerekçelerini açıklayacağım.
Akademik metinler ya teorik tartışmalara odaklanırlar ya da ampirik veri
ağırlıklı olurlar. Bunların dışında bir düşünürü veya bir kavramı merkezine
alan, o düşünür veya kavram çerçevesinde dönen tartışmalara katkı sunan
metinler de akademik olarak kıymetlidir. Bir de bazı dergilerin kabul ettiği
literatür taraması ve kitap eleştirisi türünden akademik metinler vardır.
Aslan’ın makalesi “araştırma makalesi” olarak geçiyor ama bir araştırma
makalesinde olması gereken hiçbir şey bu metinde yok. Sırayla gidelim.
1) Metinde bir literatür taraması bölümü olmadığı gibi kaynakçada 8 adet
akademik metin var. Bunlardan biri Aslan’ın 2016 tarihli bir makalesi. Kalan
metinlerden biri 2016, diğeri ise 2011 tarihli. Bunlar dışında 2010 sonrasından
bir metin yok. Bu yedi metnin ikisinin
basılmamış yüksek lisans tezleri olduğunu da belirtelim. 2019 yılında
yayınlanmış bir makalede 2010 sonrasından yalnızca 3 metne atıf yapılması,
kaynakçanın ise 8 metinden oluşması ilginç bir durum. Kaynakçasında çok az
sayıda akademik metin olan bir makale iyi bir makale olabilir, tabii ki bir
akademik makalenin diğer şartlarını yerine getirdiği takdirde. Aslan’ın
makalesi bu şartların hiçbirini yerine getirmiyor, bunlara diğer maddelerde
değineceğim. Şimdilik makalenin literatür taraması içermediğini, kaynakçasının
çok zayıf olduğunu, konuya dair güncel tartışmalara (hatta güncel olmayan
tartışmalara da) değinmediğini belirtelim.
2) Metnin bir teori bölümü yok. Bununla makalede ayrı bir teori başlığı
olmadığını söylemeye çalışmıyorum, metinde teorik herhangi bir ibare yok.
Kavramlardan ne anlaşıldığına dair hiçbir şey yok, hiçbir teoriye hiçbir atıf
yok. Yani bir akademik makalenin teorik bir yenilik içermesi beklenirken, bu
metinde yenisini eskisini geçelim teorik hiçbir ibare yok. Örneğin, yazar “kamuoyu algısı” diyor ama kamuoyu nedir, kamuoyu algısı nedir gibi sorulara dair
hiçbir ibare yok metinde. Yukarıda değindiğimiz kaynakçada bulunan 8 eserin
arasında medyayla veya kamuoyuyla ilgili bir metin bulunmuyor. Ampirik veriye
dayalı makalelerin teorik kısmı zayıf olabilir ama zayıf da olsa bir takım
kuramsal tartışmalara değinilmesi ve temel kavramların açıklanması beklenir. Bu
da yok. Peki, ampirik olarak ne var?
3) Metinde metodoloji kısmı da yok. Yani metin metodolojiye, araştırma
yöntemine dair hiçbir şey söylemiyor. Seçilen gazetelerin neden seçildiği belli
değil, haberlerin ne şekilde tarandığı, seçilen haberlerin hangi kriterlere
göre seçildiği belli değil. Seçilen haberlerin sayısı dahi belli değil, veri
hiçbir biçimde sistematize edilmemiş. Yani kaç sayıda haber seçildi, hangi
kriterlere göre seçildi, ne şekilde analiz edildi, hiçbirini bilmiyoruz.
Çalışmanın literatür taraması ve teorik temeli olmadığı gibi herhangi bir
metodolojisi de bulunmamakta. Yapılan şey söylem analizi gibi görünüyor ama
metinde bu ibare geçmiyor. Yönteme dair herhangi başka bir ibare de geçmiyor.
4) Peki öyleyse bu metinde ne var? Yazar bir giriş kısmından sonra gazete
haberlerine geçiyor. Neye göre seçildiği belli olmayan haberlerden üst üste
alıntılar yapıyor, doğrudan alıntı yapmadığı yerlerde haberi kendi cümleleriyle
özetliyor, ara sıra da bu haberlere dair görüş bildiriyor. Bu kadar. Bu bir
“araştırma makalesi” değildir. Akademik bir metin bile değildir. Literatür
taraması yapmadan, mevcut literatürle diyalog kurmadan, kullanılan kavramları
açıklamadan, kuramsal tartışmalara atıf yapmadan, verinin ne şekilde
toplandığını/hangi kriterlere göre sınırlandırıldığını/ne şekilde analiz edildiğini
belirtmeden makale yazılmaz.
Türkiye’de akademinin büyük baskı altında olduğu açık, bu şartlar altında
akademik çalışmalara yeterli özenin gösterilmediği de anlaşılıyor. Yalnız şunu
hatırlatmak isterim ki kendisine ve kendi yaptığı işi saygı duymayan bir kişi
veya kurum dışarıdan da saygı görmeyecektir. Üniversitelere layık görülen
aşağılayıcı muamelede hiç kuşkusuz üniversitelerin bir kurum olarak özsaygılarını yitirmiş olmalarının ve yetkili rektörlerinin, dekanlarının ve bir
dönem popüler bir mevki olan dekan temsilcilerinin her türlü siyasi baskıya ve
her türlü piyasa baskısına hiçbir direniş göstermeden boyun eğmiş olmalarının
rolü büyüktür. Fakat yine hatırlatmak isterim ki eğer siz yaptığınız işe saygı
göstermez, bu işi elinizden gelen en iyi biçimde yapmaya çalışmazsanız,
idarecilerin size layık gördüğü muameleye de dişe dokunur bir itiraz
geliştiremezsiniz. Eğer üniversitede gerçekleşen akademik faaliyetler iş olsun diye yapılacak, göstermelik boş işlerse akademik özgürlük talebinin de bir anlamı olmaz.
Bu türden bir yazının Ankara Üniversitesi SBF Dergisi’nde
araştırma makalesi olarak yayınlanmış olması çok üzücüdür. Umarım böyle bir
durum gelecekte tekrarlanmaz, zira eğer Siyasal bu türden metinlerin akademik
çalışmadan sayıldığı bir fakülte haline geldiyse, bu saatten sonra fakülte
üzerinde herhangi bir siyasi baskı kurmanın dahi gereği kalmamış demektir. Daha
açıkçası, ortada üzerinde siyasi baskı kurulacak bir fakülte kalmamış demektir.
Kimseyi kırmak istemem ama bu türden metinlerin makale olarak yayınlanmaları
yalnızca SBF’ye değil tüm akademisyenlere yönelik bir saygısızlıktır. Umuyorum
yetkililer bu yazıma denk gelir ve bundan sonra kendilerine gönderilen
metinleri değerlendirirken daha dikkatli davranırlar.
Not
1. İlgili makalenin tamamına şu bağlantıdan erişilebilir: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/664682