21 Eylül 2020 itibariyle Kolombiya’da 2020 yılında
gerçekleşen katliamların sayısı 61’e ulaştı (Indepaz, 2020a,
2020b). 2020 yılının 13 Eylül’e kadar olan
kısmında öldürülen toplumsal liderlerin ve insan hakları savunucularının sayısı
215, insan hakları savunucularının ve aktivistlerin akrabası oldukları için
öldürülen insanların sayısı 10, öldürülen eski FARC militanlarının sayısı ise
43 (Indepaz, 2020c).
Bu cinayetlerin ve katliamların önemli bir kısmı
COVID-19 kaynaklı karantina döneminde gerçekleşti. Örneğin, yukarıda sözü
edilen 61 katliamın 5’i Ocak, 5’i ise Şubat ayında gerçekleşmiş, diğer 51
katliam ise Korona dönemi olarak anabileceğimiz dönemde meydana gelmiştir.
Katliam sayısının en yüksek olduğu ay ise 11 katliamın gerçekleştiği Ağustos
ayıdır. Keza yukarıda değindiğim 268 cinayetin 81’i Ocak ve Şubat aylarında
gerçekleşmiş, o tarihten bu yana ise insan hakları savunucusu olduğu, hak
savunucularının yakını olduğu veya eski FARC militanı olduğu gerekçesiyle 187
insan öldürülmüştür.
Barış antlaşmasının imzalandığı 24 Kasım 2016 tarihinden
bu yana toplamda 1019 toplumsal lider ve insan hakları savunucusu öldürülmüştür.
Öldürülen hak savunucularından 354’ü köylü, 269’u yerli toplulukların üyesi,
58’i ise sendikacıdır. Bu süre zarfında 226 eski FARC militanı da
öldürülmüştür. Cinayetlerin büyük çoğunluğu fail-i meçhul olmakla birlikte
paramiliter gruplara atfedilmektedir.
Kolombiya paramilitarizmin
oldukça köklü olduğu bir ülke ve yukarıda belirtilen sayılardan da anlaşılacağı
üzere paramilitarizm karantina şartlarının ortaya çıkardığı yeni bir olgu
değil. Her ne kadar Kolombiya’da paramilitarizmin kökleri eskiye dayansa da,
ben paramiliter organizasyonların faaliyetlerini karantina koşullarına uygun
bir biçimde dönüştürdükleri ve bu adaptasyonun ciddi bir takım siyasal sonuçlar
doğurduğu kanısındayım. Bununla beraber, meselenin anlaşılabilmesi ancak
Kolombiya’da paramiliter örgütlerin geçmişine dair bilgi aktarımında bulunmakla
mümkün olabilecektir. Bu yüzden yazının uzunca bir bölümünü Kolombiya’da
paramilitarizmin geçmişine ayıracağım.
Kolombiya'da Paramilitarizm
Her ne kadar bazı araştırmacılar Kolombiya’da
paramilitarizmin 80’lerde ortaya çıktığını iddia etse de (Escobar Arango,
2013, s. 16; Pacheco, 2013, s. 246), bu tespitin sağlıklı olduğu söylenemez.
Antikomünist özsavunma birlikleri olarak bilinen paramiliter gruplar
Kolombiya’da 60’lı yıllardan beri faaliyet göstermektedir.
Paramilitarizmin yasal temeli 24 Aralık 1965
tarihli ve 3398 sayılı kararnameye kadar götürülebilir. Bu kararnamenin 3.
Maddesinde tüm Kolombiyalıların ulusal güvenliğin korunmasına aktif olarak
katılmalarının zorunlu olduğu belirtilmekte, buradan hareketle aynı kararnamenin
33. Maddesi ise Kolombiya ordusunun sivilleri silahlandırmasına olanak
sağlanmaktadır. Bu başkanlık kararnamesi 1968 yılında yasalaştırılmıştır.
Bununla beraber, 1961 yılından itibaren dağınık bir takım paramiliter grupların
kontrgerilla işlevi gördükleri bilinmektedir (Palacios, 2003, s.
262). Bu grupların ortaya çıkışı Kolombiya’da La Violencia olarak bilinen Liberal
Parti (Partido Liberal) ve Muhafazakâr Parti (Partido Conservador) destekçileri
arasındaki iç savaşla doğrudan ilişkilidir.
La Violencia olarak adlandırılan iç savaş 1946-1958 yılları
arasında gerçekleşmiştir. Özellikle 1948 yılının Nisan ayında Liberal Parti
lideri Jorge Eliécer Gaitán’ın öldürülmesi iç savaşı oldukça şiddetlendirmiş,
iç savaşı sonlandırmak bahanesiyle gerçekleştirilen 1953 askeri darbesi savaşın
önüne geçememiş, darbeci general Gustavo Rojas Pinilla ise 1957 yılında istifa
etmek zorunda kalmıştır. 1958 yılında Liberal Parti ve Muhafazakâr Parti
arasında yapılan anlaşma sonucu Ulusal Cephe (Frente Nacional) hükümeti
kurulur. Bu anlaşma sonucu söz konusu iki parti dörder yıllık dönemlerle
dönüşümlü olarak hükümet kurmayı kabul eder. Ulusal Cephe hükümeti 1958-1974
yılları arasında kesintisiz olarak Kolombiya’yı yönetmiştir.
1958 yılında Ulusal Cephe
hükümetinin kurulması sonrasında iç savaş dönemindeki suçların incelenmesi
amacıyla bir komisyon kurulnuştur. Kurulan bu komisyonun göstermelik bir
komisyon olduğu, iç savaş döneminde gerçekleşen şiddet olaylarıyla gerçekten
hesaplaşmak gibi bir niyetinin olmadığını görmek için ise komisyonun 8 üyesinin
dağılımına bakmak yeterli olacaktır. Yapılan anlaşmaya göre komisyonun 2 üyesi
Liberal Parti’den 2 üyesi ise Muhafazakâr Parti’den olmak suretiyle 4 üye
Ulusal Cephe hükümetinden gelecek; kalan 4 üyenin ise ikisi Katolik
Kilisesi’nin, diğer ikisi ise Kolombiya ordusunun temsilcileri olacaktır (Jaramillo Marin,
2011, s. 43).
İlgili komisyonun çalışmaları sonrasında herhangi
bir yargılama süreci gerçekleşmemiş, hiç kimse suçlanmamış, hâliyle, iç savaş
süresince gerçekleşen katliamlar ve savaş suçlarıyla ilişkili olarak kimse ceza
almamıştır (Jaramillo Marin,
2011, s. 56). İç savaş döneminde gerçekleşen
cinayetlerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte bu sayının en az 300.000
olduğu (Palacios, 2003, s.
191) veya en azından 200.000’in üstünde olduğu
iddia edilmiş (Guerrero Apráez,
2016, s. 93), aynı zamanda bu iç savaş sırasında en az
2 milyon insanın zorunlu göç ettiği belirtilmiştir (Guerrero Apráez,
2016, s. 93).
Karşıdevrimci paramiliter grupların köklerinin iç
savaş sırasında örgütlenen Muhafazakâr Parti destekçisi gruplara uzandığı
çeşitli araştırmacılar tarafından kabul edilmektedir (Gutiérrez-Sanín,
2015, s. 20; Holmes, Mendizabal, De La Fuente, Callenes ve Cárdenas, 2019, s.
2; Safford ve Palacios, 2001, s. 349). Benzer biçimde, gerilla hareketlerinin
köklerinin de iç savaş döneminde köylülerin yağmacı gruplara karşı oluşturdukları
özsavunma birliklerine dayandıkları görülmektedir (Aguilera Peña,
2013, s. 32; Beltrán V., 1997, s. 128; Pizarro Leongómez, 2007, s. 321). Bu bağlamda, Kolombiya’da bugün hâlâ
devam eden çok-aktörlü iç savaşın La Violencia ile doğrudan ilişkili olduğunu, hatta
La Violencia’nın biçim değiştirerek devam edişi olduğunu dahi öne sürmek mümkün
olacaktır.
Her ne kadar 60’lardan
itibaren antikomünist kontrgerilla birlikleri Kolombiya siyasetinde aktif
olsalar da Kolombiya’da paramilitarizm 80’li yıllarda görülmemiş boyutlara ulaşmıştır.
Burada özellikle 1981 yılında kurulan MAS (Muerte a Secuestradores) isimli
örgütün ismini anmak gerekir. FARC karşıtı bu paramiliter örgüt uyuşturucu
ticaretiyle doğrudan ilişkiliydi. MAS ve benzeri örgütlerin 80’li yıllarda
Kolombiya siyasetindeki ağırlığını en açık biçimde gösteren olay Unión
Patriótica (Yurtsever Birlik - UP) isimli, FARC ile ilişkili siyasi parti
üyelerinin maruz kaldığı katliamlardır.
1985 yılında kurulan bu parti 1986 seçimlerinde
Kolombiya’da bir sol partiden beklenmeyecek başarı göstermiş, Kongre’de 5
üyeyle temsil edilme hakkı kazanmıştır. Dahası, başkanlık seçiminde UP’nin adayı
Jaime Pardo Leal yüzde 4,6 oranında oy almayı başarmıştır, bu da o dönemde uzun
süredir fiili olarak yalnızca iki partinin (Liberal Parti ve Muhafazakâr Parti)
ağırlığı olan çift partili bir sisteme dönüşmüş olan Kolombiya siyaseti için
sürpriz bir sonuç olmuştur.
Bu seçim sonuçları sonrasında UP doğrudan
paramiliter gruplar tarafından hedef alınmıştır. Yalnızca 1986 genel seçimleri
ile 1988 yerel seçimleri arasında 550 UP üyesi paramiliter gruplar tarafından
öldürülmüştür (Aguilera Peña,
2013, s. 135). Öldürülenler arasında UP’nin 1986 başkan
adayı ve parti başkanı Jaime Pardo Leal de bulunmaktadır. 1985 ile 1993 yılları
arasında Kolombiya’da toplam 1163 UP üyesi öldürülmüş, 123 UP üyesi zorla
kaybedilmiş, 43 üye ise suikast girişimlerden sağ olarak kurtulmuştur (Cepeda, 2006, s.
103). “Siyasal soykırım” olarak adlandırılan
bu süreçte UP büyük ölçüde ortadan kaldırılmış, sağ kalan üyelerinin birçoğu
ise Avrupa’ya göç etmek durumunda kalmıştır.
Paramiliter grupların uyuşturucu kartelleriyle
ortaklaşa gerçekleştirdikleri siyasal cinayetlerin Kolombiya siyasetine olan
etkisini somutlaştırmak için 1990 Kolombiya Başkanlık Seçimleri’ne bakmak
yerinde olacaktır. Bu seçim öncesi dönemde 3 farklı siyasi partinin başkan
adayları suikasta kurban gitmiştir. 3
farklı başkan adayının seçim çalışmaları sırasında öldürülebilmesi Kolombiya
siyasetinin neredeyse tamamen paramiliter grupların hakimiyetinde olduğunu
göstermesi bakımından önemlidir.
Kolombiya’da 80’lerden itibaren
paramilitarizmle ilişkili olarak Castaño ailesinin ismi öne
çıkmaktadır. Carlos Castaño
ve kardeşleri Fidel ile
Vicente uyuşturucu ticaretiyle ilişkili isimlerdir. Bu dönemde Cali Karteli ve
Kolombiya hükümet güçleri ile Pablo Escobar karşısında ittifak kuran (Garcia-Peña
Jaramillo, 2005, s. 61) Castaño kardeşler gün geçtikçe nüfuzlarını artırmış, 1994 yılında ise Córdoba ve Urabá bölgelerinde faaliyet gösteren paramiliter örgüt
ACCU’yu (Autodefensas Campesinas de Córdoba y Urabá) kurmuşlardır. 1994 yılının
Kolombiya’da paramilitarizm açısından kritik öneme sahip bir yıl olduğunu
söylemek mümkün zira aynı yıl CONVIVIR adı verilen paramiliter gruplar da
legalize edilmiştir. ACCU her ne kadar CONVIVIR olarak bilinen yasal
paramiliter örgütlerden biri olmasa da ACCU ile Kolombiya ordusu arasındaki
organik bağlara dair çok sayıda kanıt mevcuttur (García Pérez,
2016, ss. 245–246).
1994’ü takip eden yıllarda
yaygınlaşan paramiliter örgütlerin ciddi bir kısmı 1997 yılında yine Castaño kardeşler tarafından kurulan AUC (Autodefensas Unidas de Colombia) çatısı
altında birleşmişlerdir. Burada yaygınlaşma fiilinin tercih edilmesi abartı
olarak görülmemeli zira 1997 itibariyle CONVIVIR isimli yasal paramiliter
grupların sayısı 414’ü bulmuştu (Romero, 2003, s.
64). 1997 yılında bu grupların yetkilerini
kısıtlayan yasal düzenlemeler sonrası ilgili grupların çoğunluğu AUC’ye
katılmıştır. AUC paramiliter bir örgüt olmasının yanısıra aynı zamanda bir
uyuşturucu karteli sayılabilir.
Burada belirtmek gerekir ki, her ne kadar Carlos
Castaño örgütün gelirinin yüzde 70’inin uyuşturucu ticaretinden
kaynaklandığını söylese de (García Pérez,
2016, s. 240), AUC’nin tek gelir kaynağı uyuşturucu ticareti
değildi. Çok sayıda büyük şirket AUC’ye mali yardımda bulunmakla suçlanmıştır.
Örneğin, Chiquita Brands International AUC’ye 1,7 milyon dolar mali yardım
yaptığı gerekçesiyle ABD’de 25 milyon dolar para cezasına çarptırılmıştır (Bunse ve Colburn,
2009, ss. 175–176). AUC ile ilişkileri sebebiyle Coca Cola
Company ve Drummond Company aleyhine de ABD’de davalar açılmıştır. Coca Cola
Co. 2009 yılında delil yetersizliğinden suçsuz bulunmuştur, Drummond Company
aleyhinde açılan çeşitli davalar ise devam etmektedir. Cargill (“Vichada: tierra
de hombres para hombres sin tierra”, 2016) ve Dole Food Company (Rutas del
Conflicto ve La Liga Contra el Silencio, 2020) gibi çokuluslu büyük şirketlerin de
paramiliter şiddet yoluyla boşaltılmış toprakları paramiliter örgütlerle
ilişkili iş insanları aracılığıyla satın aldıkları görülmektedir.
Kolombiya Devleti’nin
yayınladığı resmi verilere göre iç savaşın başlangıcından bu yana 9
milyon’a yakın insan zorunlu göçe maruz kalmıştır (Registro Único de
Víctimas, 2020). 2015 yılında yayınlanan resmi bir rapora
göre Kolombiya’da zorunlu göçe maruz kalanların yüzde 87’si kırsal bölgelerde
yaşayan köylülerdir (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015). Burada amaç toprakları köylüsüzleştirmek
suretiyle büyük şirketlerin kullanımına açmaktır. 2010 yılının verilerine göre
köylülerin zorunlu göç ettirilmeleri yoluyla 8,3 milyon hektarın üzerinde bir
alan boşaltılmıştır (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015). Yine 2010 yılının verilerine göre iç
savaş sırasında gerçekleşen köyülerin zorunlu göç ettirilmesi vakalarının yüzde
70’inden fazlası AUC tarafından gerçekleştirilmiş ve bu şekilde AUC 4 milyon
hektarın üzerinde toprak ele geçirmiştir (Escobar Arango,
2013, s. 47).
Bu politikaların sonucu olarak Kolombiya’da bugün
kırsal nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 19’un altına düşmüştür. Bir
karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla bugün Türkiye’de kırsal nüfusun toplama
nüfusa oranının yaklaşık yüzde 25 olduğunu belirtebilirim. Yani Kolombiya gibi
esasen ekonomisi tarıma dayalı bir ülkede, paramiliter grupların faaliyetleri
sonucunda kırsal nüfus toplamın nüfusun 5’te 1’inin dahi altına düşmüş,
kentlere göç etmek zorunda kalan halk ise büyük oranda işsiz kalmış veya kayıt
dışı sektörlerde zaten çok düşük olan asgari ücretin de oldukça altında
ücretlere, sigortasız ve güvencesiz bir biçimde çalışmak durumunda kalmıştır. Bunun
sonucu ise bu köylülerin büyük şehirlerin etrafında ortaya çıkan, altyapısı
olmayan, içme suyu ve elektrik gibi temel ihtiyaçların düzgün biçimde
karşılanmadığı gecekondu mahallelerine hapsedilmeleri olmuştur.
Paramiliter gruplar
tarafından boşaltılan toprakların ciddi bir kısmının çokuluslu büyük şirketlere
satıldığı/tahsis edildiği ve bu bölgelerdeki ekonomik faaliyetlerin düzenli
biçimde yürümesini sağlamak adına güvenliği büyük ölçüde paramiliter grupların
sağladığı çeşitli örneklerde görülmektedir (Maher, 2018). Bunun yanısıra paramiliter grupların
koka ağacı yetiştirmeye ve koka yapraklarından kokain üretmeye alan açmak için
koka ağaçlarının yetişmesine uygun bölgelerde zorunlu göçe sebep oldukları ve
bu şekilde boşaltılan bölgelerde kokain üretimi işine giriştikleri de
bilinmektedir (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015).
Altın, petrol, kömür ve demir-nikel alaşımı açısından
zengin olan bölgelerin madencilik faaliyetlerine açılması ve bu türden yeraltı
kaynaklarının sorunsuz biçimde sömürülebilmesi adına da paramiliter gruplar,
özellikle AUC, çok sayıda bölgeyi zorla boşaltmışlardır (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015, s. 240). Paramiliter grupların bu alanlarda
faaliyet gösteren şirketlerin çıkarlarını korumak amacıyla aktivistlere ve
sendikacılara yönelik tehdit ve saldırıları Kolombiya’da iyi bilinmektedir (Becerra Ostos,
2009). Zorla boşaltılan toprakların bir kısmı
palmiye yağı üretimine ayrılmıştır, palmiye yağı sektöründeki şirketlerin
paramiliter faaliyetlerden doğrudan çıkar elde ettiği ve Meta gibi bölgelerde
paramiliter gruplarca boşaltılan çok sayıda bölgenin palmiye yağı üretimine
ayrıldığı çeşitli araştırmacılarca tespit edilmiştir (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015; Maher, 2018).
2002 yılında göreve gelen
aşırı sağcı başkan Álvaro Uribe Vélez neredeyse göreve gelir gelmez AUC ile bir
barış süreci başlatmış, bu süreç sonucunda 35.000’in üzerinde eski paramiliter
silah bırakmıştır (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2017, s. 27). 1985 ile 2012 yılları
arasında Kolombiya’da gerçekleşen 1982 katliamın 1166’sının sorumlusunun
çeşitli paramiliter gruplar olduğunun resmi olarak tespit edildiği (Lessard, 2018, s.
15) düşünüldüğünde paramiliterle
gerçekleştirilen bu “barış” sürecinin neden toplumun çeşitli kesimlerinde büyük
tepki yarattığı anlaşılabilir. Katolik Kilisesi’nin “arabuluculuk” rolünü
üstlendiği bu görüşmeler (Garcia-Peña
Jaramillo, 2005, s. 67) sürerken AUC’nin gerçekten faaliyetlerini
durdurması gibi bir durum ise söz konusu olmamıştı.
Başkan Uribe 2006 yılının
Şubat ayında AUC’nin tasfiyesinin tamamlandığını açıkladı ama 2006 yılından
sonra çeşitli AUC komutanlarının sahip oldukları toprakların genişliği
azalmadığı gibi aksine artış gösterdi; bunun yanısıra, nüfusun çoğunluğunu
siyah vatandaşların oluşturduğu Chocó bölgesinde köylülerden
zorla el konulan yaklaşık 29.000 hektarlık tarıma elverişli toprağın başta
palmiye yağı üreticileri olmak üzere büyük şirketler tarafından kullanılmakta
olduğu görüldü (Hristov, 2009, s.
19). AUC’nin tasfiyesinin Kolombiya’da
paramilitarizmi gerilettiğini iddia etmek güç. Temel farklılık günümüzde AUC
gibi bir çatı örgütünün olmayışından ve çok sayıda görece küçük paramiliter
örgütün varlığından kaynaklanıyor. 1 Ocak 2007 – 31 Aralık 2011 tarihleri
arasında toplam 1.512.405 insanın göç etmeye zorlanmış olması da (Hristov, 2014, ss.
126–127) paramiliterlerin güç kaybetmelerinin söz
konusu olmadığını gösteriyor. Bu durumu doğrulayan bir başka veri de 2007-2010
arasındaki 4 yılda toplamda 189 sendikacının öldürülmüş olması (Hristov, 2014, s.
132).
2013 yılında SINALTRAINAL
isimli sendika üyesi işçiler Los Urabeños olarak bilinen (bugün ise sıklıkla
Clan del Golfo adını kullanan) paramiliter örgüt tarafından tehdit edildiler.
Tehdit mektubunda Nestle ile uğraşmaya devam ettikleri takdirde sorun çıkardığı
iddia edilen işçilerin hepsinin öldürüleceği belirtilmişti. 9 Kasım 2013
tarihinde gerçekten de SINALTRAINAL üyesi ve Nestle işçisi Óscar López Triviño
6 kurşunla öldürüldü (Hristov, 2014, s.
132). Bu ve benzeri onlarca örnek bize
Kolombiya’da paramiliter örgütler ile büyük şirketler arasındaki çıkar
ilişkisinin sürdüğünü, tek farkın AUC gibi bir ulusal örgütün yokluğundan
dolayı büyük şirketlerin bölgesel faaliyet gösteren paramiliter örgütlerle
işbirliği yoluna gitmeleri olduğunu göstermektedir. Çok sayıda görece küçük
paramiliter örgütün AUC’nin yerini doldurmakta gecikmediği ortadadır (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2017; Daşlı, Alıcı ve Poch Figueras, 2018; Hristov, 2014), zaten bu örgütlerin birçoğunun bizzat
liderleri eski AUC komutanlarıdır (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015, s. 191). Uribe döneminde tasfiye edilen
paramiliter örgüt üyelerinin yaklaşık yüzde 26’sının AUC sonrası paramiliter
örgütlere katıldıkları tespit edilmiştir (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2017, s. 142).
AUC sonrası paramiliter
gruplara bandas criminales (suç
örgütleri) tanımının kısaltması olan “bacrim” gibi isimlendirmeler yapılıyor
olsa da (Centro Nacional de
Memoria Histórica, 2015, s. 199; Hristov, 2009, s. 18), bu örgütlerin kendilerinden önce gelen
paramiliter örgütlerle kayda değer bir farklılık göstermedikleri görülmektedir.
AUC öncesi ve AUC sonrası örgütlerin üst kademe üyeleri, askeri taktikleri ve
gelir kaynakları bakımından ciddi bir farklılık bulunmadığından AUC sonrası
örgütlerin farklı biçimde isimlendirilmesinin ciddiye alınır bir temele
dayandığını söylemek güçtür.
Kolombiya’da FARC ile Kolombiya
hükümeti arasındaki barış sürecini güçleştiren faktörlerden birinin paramiliter
örgütler olduğu görülebilir. Gerek paramiliter örgütler gerekse bu örgütler
üzerinde büyük ölçüde kontrol sahibi olduğu görülen eski başkan Uribe,
Kolombiya barış sürecinin başlangıcından bu yana ilk başta bir barış
anlaşmasının imzalanmaması için, 2016 yılında barış anlaşması imzalandıktan
sonra da bu anlaşmanın uygulanmaması için büyük çaba göstermişlerdir.
Kolombiya’da paramiliter
örgütlerin yakın geçmişini incelemek ancak çok detaylı bir çalışma sonucu
mümkün olabilecektir. Benim şimdiye dek yapmaya çalıştığım ise yalnızca
Kolombiya’da paramilitarizmin ana hatlarını göstermeye çalışmaktan ibarettir.
Bu çabayı şimdilik noktalayıp karantina dönemindeki paramiliter faaliyetlere
döneceğim. Umuyorum ki Kolombiya siyasetinde paramiliter örgütlerin oynadığı
rolün altını çizmeyi biraz olsun başarabilmişimdir ve şimdiye dek değindiğim
tarihsel gelişmelerin yazının devamında bahsedeceğim güncel gelişmeleri
anlamlandırmak konusunda bir katkısı olur.
COVID-19 ve Paramiliter Örgütler
19 Mart 2020 tarihinden itibaren Kolombiya’da
çeşitli şehirlerde karantina ilan edilmeye başlamıştı. 25 Mart 2020 tarihinde
ise ulusal karantina ilan edildi. 1 Eylül’e kadar devam edecek olan bu ulusal
karantina süresince Kolombiya’da paramiliter gruplar tarafından çok sayıda
cinayet işlendi.
25 Mart’ın hemen
ertesinde, 26 Mart günü Nariño’ya bağlı yerli rezervasyonunda (resguardo
indígena) yaşayan 18 yaşındaki aktivist Wilder García evinde silahlı bir grup
tarafından infaz edildi. Kolombiya’da karantinanın büyük kısmında kişilerin
yasal olarak belirlenmiş zorunlu haller haricinde evlerinden çıkması
yasaklanmıştı. Kolombiya ile Ekvador arasındaki sınır bölgesinde yaşayan,
nüfusları 50.000 civarına kadar düşmüş Awá halkına mensup olan
genç aktivist, eşi ve iki çocuğuyla yaşadığı evinde, ailesinin gözünün önünde
öldürüldü (“Asesinan a joven
indígena en Barbacoas (Nariño)”, 2020).
Ne yazık ki, García Awá halkının karantina sırasında öldürülen tek mensubu olmadı. Önde gelen isimleri
sürekli olarak paramiliter gruplar tarafından tehdit edilen bu halk, zorunlu
karantina gerekçesiyle eve hapsedildikleri dönemde, büyük ihtimalle Ekvador ile
olan sınırın COVID-19 gerekçesiyle kapatılmış olmasının da etkisiyle, kendilerine yönelen paramiliter şiddetten kaçamadılar.
Resmi iddialara göre tüm ülkenin eve hapsedildiği,
ülkede hayatın durduğu iddia edilen bu dönemde paramiliter grupların gerek
manevra kabiliyetlerinde gerekse erzak ve silah teminlerinde kayda değer bir
azalış olmadığı görülüyor. Aynı gün Kuzey Santander’de yaşayan eylemci bir
köylü olan 22 yaşındaki Alejandro Carvahal Kolombiya ordusuna mensup bir asker
tarafından öldürüldü. Carvahal koka karşıtı bir aktivist olarak koka ekimini
sonlandırmak amacıyla faaliyet gösteriyor, yaşadığı bölgede koka yerine şeker
kamışı ekimini teşvik edecek çalışmalar yürütüyordu (Forero, 2020). Kendisini öldüren askerin ve silah
arkadaşlarının kokain ticaretinden gelir elde eden paramiliter örgütlerle
ilişkili olma ihtimalleri, Kolombiya’da paramiliter gruplarla ordu mensupları
arasındaki iç içe geçmişlik düşünüldüğünde, hiç de az değil.
Bu cinayetlerden yalnızca bir gün sonra,
Cordoba’da yaşayan insan hakları savunucusu Luis Soto başından vurularak
öldürüldü (“Asesinan líder
social en el departamento de Córdoba, Colombia”, 2020). Bölgede yaşayan Venezuelalı göçmenleri
tehdit eden broşürlerin dağıtılmasından kısa süre sonra, 29 Mart günü 3
Venezuelalı göçmen Putumayo’da paramiliter gruplar tarafından öldürülürken (“Los asesinatos no
paran: encuentran tres venezolanos muertos en Puerto Asís”, 2020), 1 Nisan, 3 Nisan ve 4 Nisan tarihlerinde
toplam 10 kişinin öldürüldüğü 3 katliam gerçekleştirildi.
Karantina sebebiyle ulaşım imkânlarının neredeyse
tamamen ortadan kalkmış olmasını fırsat bilen paramiliter gruplar, yerini
tespit ettikleri aktivistleri ve eski militanları imha etmeye giriştiler. Bu
sırada Kolombiya devleti, karantinayı bahane göstererek, cinayetlerin
gerçekleştiği bölgelere zamanında müdahale etmiyor, cinayet riski olan
bölgelerde ise neredeyse hiçbir önlem almıyordu. 4 Nisan 2020 günü FENSUAGRO
isimli sendika üyesi olan sendikacı köylü Hamilton Gasca Ortega’nın evini basan
paramiliterlerin Gasca Ortega’nın yanısıra saldırı sırasında evde bulunan 14 ve
11 yaşlarındaki iki oğlunu da öldürmüş olmaları (Comisión
Intereclesial de Justicia y Paz, 2020) ülke genelinde tepki çekmişti ama 15
Nisan günü başkent Bogotá’da karantina nedeniyle evinde bulunan
LGBTİ aktivisti Jairo Beltrán Becerra’nın kendi evinde işkence yapılarak
öldürüldüğü (Castaño, 2020) bir atmosferde bu tepkilerin ortaya konma
biçimleri sınırlı kalıyordu.
Bir yandan muhalif aktivistler bir yandan eski
FARC mensupları evlerinde paramiliter gruplar tarafından infaz edilirken
gerçekleşen şey aslında nitelik olarak pandemi öncesinden çok da farklı
değildi. Burada gördüğümüz şey, karantina nedeniyle yoldaşlarına ulaşmakta
güçlük çeken tehdit altındaki köylülerin, sendikacıların, aktivisitlerin
paramiliter gruplar tarafından eskiye kıyasla daha kolay bir biçimde
katledilebilmeleridir. Yani, ulaşım sınırlamaları ve zorunlu karantina gibi
uygulamalar zaten tehdit altında olan aktivistleri köşeye sıkıştırmış
paramiliter grupların saldırıları karşısında eskiye kıyasla dahi daha
savunmasız oldukları bir pozisyona sürüklemiştir. Fakat bu durumun paramiliter
gruplara hem meşruiyet kazanmak yolunda hem de iktidarlatını pekiştirmek
doğrultusunda büyük avantajlar sağladığı da ortadadır.
Paramiliter grupların COVID-19 salgınını fırsata
çevirdiklerini gösteren tek şeyin bu saldırılar olmadığını da belirtmek gerekir.
Paramiliter gruplar pandemi koşullarını yalnızca aktivistleri, sendikacıları,
yerli liderleri ortadan kaldırmak için değil aynı zamanda meşruiyet kazanmak
için de bir fırsat olarak görmüş, bu fırsattan istifade edebilmek adına da
cinayet işlemeye başlamış durumdalar.
15 Ağustos günü Nariño’da 50 kadar genç karantina yasaklarına uymayarak bahçeli bir evde müzik
eşliğinde parti yapıyorlardı. Parti yapılan evi basan silahlı bir grup gençlere
ateş açtı. Saldırı sırasında yaşları 17-26 arasında değişen 8 kişi hayatını
kaybetti. Hükümete yakın medya saldırı gerçekleşir gerçekleşmez saldırıyı ELN
mensubu gerillaların gerçekleştirdiğini iddia etmeye başlamış, ELN’nin
iddiaları reddeden açıklamaları ise ana akım medyada pek yer bulamamıştı.
Karantina koşullarına uymama gerekçesiyle işlenen cinayetlerin sayısı arttıkça
bu cinayetlerin en azından büyük kısmını paramiliter grupların işlediği ortaya
çıkmaya başlamış durumda. Karantina kurallarına uymayarak parti yapan veya
akşam sokağa çıkma yasaklarını ihlal eden gençler ülkenin çeşitli bölgelerinde
paramiliter gruplar tarafından infaz edilmekteler. Bu durum paramiliter
örgütlerin iktidarlarını iyice sağlamlaştırmalarına, devlet otoritesine atıf
yapma ihtiyacı dahi görmeksizin cinayet işlemelerine olanak sağlamaktadır.
Paramiliter grupların
faaliyetlerine aralıksız devam edebilmelerine olanak sağlayan pandemi koşulları
toplumsal muhalefetin önüne ise ciddi engeller çıkarmakta. Gösteri ve
yürüyüşler karantina gerekçesiyle engellenmekte, engellenmediği takdirde ise
Yeşiller Partisi gibi sol partilerin üyelerinden dahi halk sağlığını tehlikeye
atmamak benzeri gerekçelerle eylemlere katılınmaması gerektiği yönünde
açıklamalar yapılmaktadır. Büyük çaplı yürüyüşlerin yerine halkın evinden,
pencerelere çıkarak eylem yapmasını salık veren sol oluşumlar yükselen aşırı
sağ karşısında şehirli muhalefetin zaten kısıtlı olan etkisini iyice
azaltmakta, bir yandan da ezilenler arası dayanışma imkânlarını
zayıflatmaktadır. Görece üst sınıf mensuplarının yaşadığı muhitlerde pencereden
slogan atan, tencere-tava çalarak tepkisini gösteren vatandaşların başına bir
şey gelmezken işçi mahallelerinde ve dar gelirli muhitlerde polisin gerçek
silahla pencerelere ateş açtığı videolar dahi sosyal medyaya düşmüş durumdadır.
Bu koşullar altında toplumsal muhalefetin devamlılığını sağlamanın son derece
güç bir hâl aldığını söyleyebiliriz.
Karantina koşullarının
yarattığı bir başka olumsuz etki ise muhalefetin güçlü olduğu toplumsal
alanların boşaltılmasına sebep olmuş olmasıdır. Başkent Bogotá’da en güçlü muhalefetin nerede olduğu sorusuna sanıyorum her Kolombiyalı
muhalifin vereceği yanıt aynı olacaktır: devlet üniversiteleri. Öğrenci
hareketinin hâlâ son derece güçlü olduğu Kolombiya’da 7 aydır üniversiteler
tamamen terk edilmiş durumda, bırakın öğrencileri belirli birkaç alanda
çalışanlar haricinde akademisyenler dahi kampüslere alınmıyor. Bu şartlar
altında çoğu küçük şehirden başkente gelen öğrencilerin memleketlerine dönmüş
olması gayet anlaşılır, ne yazık ki bu durum öğrencilerin bütün düzenlerinin
bozulmasına hatta belki ileride okulu bırakmak durumunda kalacak olmalarına
neden olmanın yanısıra başkentteki sol muhalefetin oldukça zayıflamasıyla da
sonuçlandı.
Bunun yanı sıra kültürel aktivitelerin
yasaklanması; tiyatro, sinema, opera, bale vb. etkinliklere bugün hâlâ izin
verilmiyor olması da bu aktiviteler vasıtasıyla bir araya gelen muhalif
entelektüeller arası bağları koparmış durumda. Futbol ligleri devam ederken,
AVM’ler aylar önce açılmışken tiyatroların hâlâ kapalı olmasını yükselen
otoriter neoliberalizmden bağımsız olarak düşünmemek gerekir. Tiyatroların
inatla açılmaması, üniversitelere akademisyenlerin dahi alınmaması ile taşrada
henüz 18 yaşını doldurmamış gençleri dahi infaz eden paramiliter grupların
hakimiyetlerini pekiştirmeleri arasındaki mesafenin sanılandan daha kısa olduğu
düşüncesindeyim. Muhaliflerin izole bir biçimde evlere hapsolmalarının
paramiliter grupların gittikçe daha cüretkârlaşmasıyla ve meydanı boş bulan
aşırı sağ grupların hakimiyet alanlarını genişletmesiyle sonuçlanmakta olduğu
görülüyor.
Kırsal bölgelerde ve taşra
illerinde ulaşım imkânlarının kısıtlanmış olması ve hükümetin karantina
koşullarını gerekçe göstererek paramiliter grupların gerçekleştirdiği
saldırılara zamanında müdahale etmemesi bu bölgelerin paramiliterler grupların
hakimiyetine terk edilmesiyle sonuçlanmış durumda. Aynı zamanda uyuşturucu
ticareti yapan bu grupların birçok kırsal bölgeye tamamen hakim olduklarını
söylemek mümkün. Büyük şirketlerin de işine geldiğini gördüğümüz bu durum
Kolombiya devleti tarafından da sorun olarak addedilmiyor. Özellikle FARC’ın
silah bırakmasından sonra otorite boşluğu oluşan, onyıllardır hiçbir devlet
kontrolünden söz edilemeyecek durumdaki bölgelerin büyük çoğunluğu bugün
paramiliter grupların hakimiyeti altına girmiş durumda.
Karantina koşullarının sendikal hareketleri ve
öğrenci hareketlerini iyice zayıflatması sonucu büyük şehirlerde dahi
paramiliter grupların faaliyetlerini artırdıklarını görmekteyiz. Karantinanın
dolaylı sonuçlarından olan ekonomik krizin yoksul halkın iyice belini büktüğü
bu koşullarda uyuşturucudan ve katliamlardan kazandıkları paranın çok küçük bir
kısmıyla gıda ve giyecek gibi temel ihtiyaç yardımlarına başladıkları takdirde
yakın gelecekte paramiliter grupların meşruiyetlerini iyice
sağlamlaştırmalarının önüne geçecek kayda değer bir güç yok gibi görünüyor.
Bahsettiğim taktik başta Pablo Escobar olmak üzere çok sayıda uyuşturucu taciri
tarafından Kolombiya’nın fakir bölgelerinde uygulanmış ve bu kişilerin ülkedeki
nüfuzlarını ciddi biçimde artırmalarıyla sonuçlanmıştı. Benzer senaryoların
tekrar hayata geçirilme ihtimali buradan bakıldığında hiç de düşük görünmüyor.
Gittikçe daha fazla aşırı
sağa kayan ve paramiliterleşen Kolombiya’nın yakın geleceğine dair umutlu
olmamızı sağlayacak bir şeyler bulmak ne yazık ki oldukça güç. 21. yüzyılın
neoliberalleşme dalgası sonucu gittikçe zayıflayan toplumsal dayanışma
Kolombiya gibi yoksulluğun ve şiddetin had safhada olduğu ülkelerde COVID-19
salgınının sonucu olan izolasyonu teşvik edici sağlık politikalarının da
etkisiyle eskiye kıyasla dahi çok daha zayıf düşmüş durumda. Bir an önce
dayanışmayı tekrar inşa etmenin yolları bulunmadığı takdirde çok sayıda ülkede
muhalefetin kaderinin Kolombiya’dakine benzer olabileceğini söylemek umuyorum
ki felaket tellallığı olarak yorumlanmayacaktır. Hayatın eve sığıp sığmayacağı
konusunda bir fikir belirtmeyeceğim ama toplumsal muhalefeti evlere sığdırmanın
mümkün olmadığı aşikâr.
Not: İlk kez 2020 yılının Ekim ayında Abstrakt Dergi'de yayımlanmıştır.
Kaynakça
Aguilera Peña, M. (2013). Guerrilla y población
civil: Trayectoria de las Farc 1949-2013. Bogotá: Centro Nacional de
Memoria Histórica.
Asesinan a joven indígena en Barbacoas (Nariño).
(2020, 27 Mart).Radio Nacional de Colombia.
https://www.radionacional.co/noticias/actualidad/lider-indigena-asesinado-hoy
adresinden erişildi.
Asesinan líder social en el departamento de Córdoba,
Colombia. (2020, 29 Mart).teleSUR.
https://www.telesurtv.net/news/colombia-asesinan-lider-social-departamento-cordoba-20200329-0019.html
adresinden erişildi.
Barbosa, F. (2019). Líderes sindicales de la palma en
el Cesar denuncian décadas de violencia. La Paz En El Terreno.
https://www.lapazenelterreno.com/lideres-sindicales-palma-cesar-denuncian-decadas-violencia-20190529
adresinden erişildi.
Becerra Ostos, S. J. (2009). Paramilitarismo y
neoliberalismo en Barrancabermeja: El caso de la privatización de Ecopetrol
1980-2000. Ciencia Política, 4(7), 125–149.
Beltrán V., M. Á. (1997). Guerra y política en
Colombia. Estudios Latinoamericanos, 4(7), 127–141.
Bunse, S. ve Colburn, F. (2009). Chiquita en Colombia.
Academia. Revista Latinoamericana de Administración, (43), 174–181.
Castaño, A. (2020, 15 Nisan). Investigan asesinato de
líder social en el centro de Bogotá. Caracol Radio. https://caracol.com.co/emisora/2020/04/15/bogota/1586958406_278937.html?ssm=tw
adresinden erişildi.
Centro Nacional de Memoria Histórica. (2015). Una
nación desplazada: Informe nacional del desplazamiento forzado en Colombia.
Bogotá: Centro Nacional de Memoria Histórica.
Centro Nacional de Memoria Histórica. (2017). Hacia
el fin del conflicto: Experiencias de desarme, desmovilización y paso de
excombatientes a la vida civil en Colombia. Bogotá: Centro Nacional de
Memoria Histórica.
Cepeda, I. (2006). Genocidio político: el caso de la
Unión Patriótica en Colombia. Revista Cetil, 1(2), 101–112.
Chica Jimenéz, F., Gómez Nadal, P. ve Ramírez Flórez,
A. L. (2017). 1996-2017: Las heridas de Riosucio. Cali: Universidad
Autónoma de Occidente.
Comisión Intereclesial de Justicia y Paz. (2020, 4
Nisan). Masacre en Piamonte, Cauca. Comisión Intereclesial de Justicia y Paz.
https://www.justiciaypazcolombia.com/masacre-en-piamonte-cauca/ adresinden
erişildi.
Daşlı, G., Alıcı, N. ve Poch Figueras, J. (2018). Barış
ve Toplumsal Cinsiyet: Kolombiya Barış Süreci. Ankara.
Duque Daza, J. (2017). Colombia 1958-1990: dos
transiciones con democratización frustrada en un contexto de violencia. Revista
Latinoamericana de Política Comparada, 12, 103–141.
Escobar Arango, M. (2013). Paramilitary Power and
“Parapolitics”: Subnational Patterns of Criminalization of Politicians and
Politicization of Criminals in Colombia. London School of Economics.
Forero, S. (2020, 5 Nisan). El campesino que murió por
un disparo del Ejército en el Catatumbo. El Espectador.
https://www.elespectador.com/colombia2020/pais/el-campesino-que-murio-por-un-disparo-del-ejercito-en-el-catatumbo-articulo-912869/
adresinden erişildi.
Garcia-Peña Jaramillo, D. (2005). La relación del
Estado colombiano con el fenómeno paramilitar: por el esclarecimiento
histórico. Análisis Político, (53), 58–76.
García Pérez, P. (2016). La privatización de la
violencia en Colombia y las AUC: de las autodefensas al paramilitarismo
contrainsurgente y criminal. Izquierdas. doi:10.4067/s0718-50492016000200009
Guerrero Apráez, V. (2016). Guerras civiles
colombianas: negociación, regulación y memoria. Bogotá: Editorial
Pontificia Universidad Javeriana.
Gutiérrez-Sanín, F. (2005). Tendencias del homicidio
político en Colombia 1975-2004: una discusión preliminar. F. Gutiérrez-Sanín,
M. E. Wills ve G. Sánchez-Gómez (Ed.), Nuestra guerra sin nombre:
transformaciones del conflicto en Colombia içinde (ss. 274–291). Bogotá:
Norma.
Gutiérrez-Sanín, F. (2015). ¿Una historia simple?
Contribución al entendimiento del conflicto armado en Colombia. Comisión
Histórica del Conflicto y sus Víctimas. Bogotá.
Holmes, J. S., Mendizabal, A. P., De La Fuente, D. S.,
Callenes, M. ve Cárdenas, Á. (2019). Paramilitary Violence in Colombia: A
Multilevel Negative Binomial Analysis. Defence and Peace Economics,
1–27. doi:10.1080/10242694.2019.1624067
Hristov, J. (2009). Legalizing the Illegal:
Paramilitarism in Colombia’s ‘Post-Paramilitary’ Era. NACLA Report on the
Americas, 42(4), 12–19. doi:10.1080/10714839.2009.11722227
Hristov, J. (2014). Paramilitarism and
neoliberalism: Violent systems of capital accumulation in Colombia and beyond.
London: Pluto Press.
Indepaz. (2020a). Informe de Masacres en Colombia
durante el 2020. http://www.indepaz.org.co/wp-content/uploads/2020/09/Masacres-en-Colombia-2020-INDEPAZ-5-septiembre.pdf
adresinden erişildi.
Indepaz. (2020b). Masacres en Colombia durante el
2020. Bogotá.
http://www.indepaz.org.co/wp-content/uploads/2020/09/masacres-web.pdf
adresinden erişildi.
Indepaz. (2020c). Registro de líderes y personas
defensoras de DDHH asesinadas desde la firma del acuerdo de paz.
http://www.indepaz.org.co/wp-content/uploads/2020/07/3.-Informe-Especial-Asesinato-lideres-sociales-Nov2016-Jul2020-Indepaz-2.pdf
adresinden erişildi.
Jaramillo Marin, J. (2011). La Comisión Investigadora
de 1958 y la Violencia en Colombia. Universitas Humanística, (72),
37–62.
Lessard, G. (2018). Preventive reparations at a
crossroads: The inter-american court of human rights and Colombia’s search for
peace. International Journal of Human Rights.
doi:10.1080/13642987.2016.1268405
Los asesinatos no paran: encuentran tres venezolanos
muertos en Puerto Asís. (2020, 30 Mart).Semana. https://www.semana.com/nacion/articulo/los-asesinatos-no-paran-encuentran-tres-venezolanos-muertos-en-puerto-asis/660351/
adresinden erişildi.
Maher, D. (2018). Civil War and Uncivil Development.
Basingstoke: Palgrave Macmillan. doi:10.1007/978-3-319-66580-1
Pacheco, I. F. (2013). Conflict, Postconflict, and
the Functions of the University: Lessons from Colombia and other Armed
Conflicts. Boston College.
Palacios, M. (2003). Entre la legitimidad y la
violencia: Colombia 1875-1994. Bogotá: Editorial Norma.
Pizarro Leongómez, E. (2007). La insurgencia armada:
raíces y perspectivas. G. Sánchez ve R. Peñaranda (Ed.), Pasado y presente
de la violencie en Colombia içinde (ss. 321–338). Medellin: La Carreta
Editores.
Registro Único de Víctimas. (2020). Víctimas por Hecho
Victimizante - Fecha Corte 31/08/2020.
https://cifras.unidadvictimas.gov.co/Cifras/#!/hechos adresinden erişildi.
Romero, M. (2003). Paramilitares y autodefensas:
1982-2003. Bogotá: IEPRI.
Rutas del Conflicto ve La Liga Contra el Silencio.
(2020). Campesinos de Zona Bananera en la mira por reclamar tierras. La Paz
En El Terreno.
https://www.lapazenelterreno.com/campesinos-zona-bananera-mira-reclamar-tierras-20200414
adresinden erişildi.
Safford, F. ve Palacios, M. (2001). Colombia:
Fragmented Land, Divided Society. New York: Oxford University Press.
Vichada: tierra de hombres para hombres sin tierra.
(2016).Rutas del Conflicto.
https://rutasdelconflicto.com/especiales/vichada/tierra_hombres_sin_tierra.html
adresinden erişildi.