Kolombiya’da 28 Nisan’dan beri devam eden ülke çapındaki eylemlerin ülkede uzun zamandır hakim olan neoliberal sistemden kaynaklandığı yönündeki iddialar (Cerón Hurtado, 2021; Martinéz, 2021) ciddi temellere dayanıyor. Neoliberalleşmenin ülkeyi getirdiği nokta eylemcilerin yoğun polis ve paramiliter şiddetine rağmen, üstelik pandemi koşullarında, sokakları terk etmeme kararlılığını göstermelerinde önemli bir faktör. 9 Mayıs 2021 itibariyle en az 47 kişinin öldürüldüğü, en az 548 eylemcinin kaybedildiği ve eylemcilere yönelik en az 12 cinsel şiddet vakasının kaydedildiği (Indepaz ve Temblores, 2021) koşullarda eylemcilerin direnmeye devam etmeleri ülkenin içinde bulunduğu koşulların pek parlak olmadığına dair fikir veriyor olsa gerek.
Bu yazının amacı Kolombiya’da insanların kitlesel olarak ülkenin her köşesinde bu tepkiyi vermelerine yol açan ekonomik koşulları kısaca açıklayarak eylemlerin ve eylemcilere yönelen polis şiddetinin bağlamı içerisinde kavranmasına katkıda bulunmaktır. Bu amaçla ilk olarak 19. yüzyıl sonlarından başlayarak hızlıca Kolombiya’daki ekonomik düzenden kaynaklanan toplumsal ve siyasal sorunlara değineceğim. Bu şekilde 1990’lardan bu yana Kolombiya’ya hakim olan neoliberal politikaları kendisinden önceki ekonomik düzenle ilişkilendirerek okuyacağım. Son olarak da Kolombiyanın son dönemlerindeki neoliberal politikalarını inceleyerek mevcut sorunlara ve bu sorunların ekonomik temellerine işaret etmeyi amaçlıyorum.
Neoliberalleşme öncesi Kolombiya ekonomisi
İspanyol işgalcilerin bugün Kolombiya olarak bilinen ülkenin topraklarına gelişleri 16. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir (Safford ve Palacios, 2001, s. 27; Thomson, 2011, s. 333). 16. yüzyıl sömürge ekonomisi başta altın olmak üzerine değerli madenlerin çıkarılmasına ve yerli halkların köleleştirilmesine dayanıyordu, yani, sömürgecilerin temel gelir kaynakları altın ve köle ticaretiydi (Hristov, 2014; Safford ve Palacios, 2001). O dönem “Yeni Granada” adıyla bilinen Kolombiya 1800’lere dek çok sayıda köle isyanına da tanıklık etmiştir (Hristov, 2014, s. 63). Bu dönemde kaçmayı başaran kölelerin kurdukları özgür yerleşim yerlerine “palenque” adı verilmekteydi. Köle isyanları öyle bir boyuta varmıştı ki kaçan kölelerin oluşturduğu San Basilio de Palenque yerleşimi 18. yüzyılın başlarından itibaren dönemin İspanya Krallığı tarafından özgür bölge olarak tanınmış, bu da bölgede yaşayan, tamamı kaçak kölelerden ve bu kölelerden doğan insanlardan oluşan halkın Amerika kıtasının ilk özgür halkı olarak nitelenmesini sağlamıştır (Arrázola Caicedo, 2019). Yeni Granada’nın yaklaşık 300 yıllık sömürge döneminin sürekli tekrar eden şiddet olaylarıyla, kölecilikle, ırk hiyerarşisine dayanan toplum düzeniyle ve altına ticaretine dayanan ekonomiyle geçtiğini söyleyebiliriz.
Fransa ile İspanya arasındaki savaşların ve çekişmenin bu sürecin son dönemi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu söylemek mümkün. Bölgedeki Fransız hakimiyetinin gün geçtikçe güçlenmesi, 19. yüzyıl başlarına gelindiğinde artık İspanya’nın güçten düşmüş bir görüntü vermesine sebep olmuştu (Safford ve Palacios, 2001, s. 81). Bu koşullar altında yerel sömürgeciler, yani, İspanyol kökenli olup Amerika kıtasında doğmuş olan sömürgeci sınıfı, bağımsızlık mücadelesine giriştiler. Kolombiya’da Bağımsızlık Savaşı’nın, yerel iktidar sahiplerinin bağımsızlık ilan ettiği yıl olan 1810’da başladığını söylemek mümkün. 1810-1816 arasında süren ilk savaşın kaybedilmesi üzerine Yeni Granada tekrar İspanyollar tarafından işgal edilmiş, bu durum 1819’a dek devam etmiştir (Safford ve Palacios, 2001, s. 96). 1819’da Simón Bolívar öncülüğünde mücadeleye girişen yerel güçler bu kez Kolombiya’nın yanı sıra Venezuela’yı, Ekvador’u, Panama’yı ve günümüzde Brezilya’ya ve Peru’ya bağlı olan bazı bölgeleri de kapsayan Büyük Kolombiya Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Kolombiya’nın “Latin Amerika’nın en eski demokrasisi” olarak adlanmasının (Montesinos Coleman, 2013, s. 172) nedeni bu gelişmelerdir, bununla beraber Kolombiya’nın tarihinin herhangi bir döneminde ne kadar demokrasi sayılıp sayılamayacağı her zaman tartışmalı olmuştur.
Venezuela’nın ve Ekvador’un bağımsız devletler olarak 1830 yılında Büyük Kolombiya’dan ayrılmalarıyla Büyük Kolombiya Cumhuriyeti ortadan kalktı (Hristov, 2014; Safford ve Palacios, 2001). Sömürge dönemi Kolombiya’sında ekonominin ekstraktivizme, özellikle de altın kaynaklarının yağmalanmasına dayalı olduğu görülebiliyor. Bu ekonomi büyük ölçüde köle emeğine dayanmaktaydı. Bu durum özellikle köleler ve toprak sahipleri arasında çatışmalara yol açmış, ırksal hiyerarşiye dayalı toplumsal düzenden kaynaklanan gerginlikler ve çatışmalar da sömürge dönemi boyunca devam etmiştir.
Sömürge sonrası dönemde ekonomide bir takım değişiklikler gerçekleştiğini görmekteyiz. Öncelikle belirtmek gerekir ki 19. yüzyıl Kolombiya’nın sürekli olarak siyasal karışıklık içerisinde olduğu bir dönemdir. Büyük Kolombiya’nın dağılmasından sonra kurulan Yeni Granada Cumhuriyeti 1858 yılında Granadina Konfederasyonu’na dönüşmüş, 5 yıl sonra Kolombiya Birleşik Devletleri adını alan Konfederasyon ancak 1886 yılında şu anki ismi olan Kolombiya Cumhuriyeti olarak anılmaya başlanmıştır. Burada, 1811-1902 arası dönemde Kolombiya’da 8 ulusal çapta iç savaşın, 14 bölgesel iç savaşın, Ekvador ile iki uluslararası savaşın ve 3 askeri darbenin meydana geldiğini de not etmek gerekir (Hristov, 2014, s. 67). Siyasal rejimin ve ülkenin sınırlarının belirsiz olduğu 19. yüzyıl Kolombiyasında ticaretin rolünün diğer Latin Amerika ülkelerine kıyasla çok daha düşük olduğu söylenebilir. Kayıtlar 1821-1880 arasında Kolombiya’nın dış ticaret hacminin Latin Amerika ülkeleri arasında yedinci veya sekizinci sırada olduğunu göstermektedir (Safford, 1965, s. 504). Bu dönemde altın ticaretinin sömürge dönemine kıyasla azaldığını da görmekteyiz. Bu durumun temel sebeplerinin savaşlar ve kölelerin orduya alınması olduğu iddia edilmektedir (Safford ve Palacios, 2001, s. 164). Bununla beraber, altın ticaretinin görece hacmi azalmış hâlinin bile hafife alınmayacak miktarda altının Kolombiya dışına çıkarılması anlamına geldiğini belirtmek gerekir.
Her ne kadar dönemin dünya standartlarına göre yüksek miktarda olmasa da 19. yüzyılın ikinci yarısında Kolombiya altın dışında bazı mallardan da kayda değer ihraç geliri elde etmeye başlamıştı. Bu malların başında tütün, kahve ve kınakına kabuğu gelmekteydi (Safford ve Palacios, 2001, s. 229). 19. yüzyılın sonuna doğru kahve ticareti Kolombiya ekonomisinde büyük yer tutar duruma gelmişti, ormanların yok edilmesi yoluyla kahve plantasyonlarına yer açılması uygulamasının yaygınlaşması da bu döneme tarihlenebilir (Pérez-Rincón, 2006, s. 523). Kahve ticareti 20. yüzyıl başlarından itibaren Kolombiya’da o kadar önemli hâle gelir ki Kolombiya’ya yer yer “kahve cumhuriyeti” denildiği dahi görülür (Safford ve Palacios, 2001, s. 266). Bu dönemde kahve işçileriyle toprak sahipleri arasında ciddi çatışmalar gerçekleştiğini, özellikle 1920’lerden itibaren kahve plantasyonlarında çalışan tarım işçilerinin özsavunma birlikleri örgütleyerek toprak sahiplerinin silahlı adamlarıyla mücadele ettiklerini görmekteyiz (Thomson, 2011, s. 334). Bu dönemde kurulan ve sonradan kurulacak FARC, ELN ve EPL gibi gerilla örgütlerinin öncüleri arasında sayılabilecek olan Devrimci Sosyalist Parti (PSR – 1926), Komünist Parti (PC – 1930), Ulusal Sol Devrimci Birlik (UNIR – 1933) ve Ulusal Tarım Partisi (PAN – 1935) gibi siyasal oluşumların tarım işçilerinin toprak sahipleriyle olan mücadelesi çerçevesinde ortaya çıktıklarını söylemek mümkün (Aguilera Peña, 2013, s. 33; Thomson, 2011, s. 334).
Özellikle 1930’a doğru Kolombiya ekonomisinde petrolün öneminin de arttığını görmekteyiz (Palacios, 2003, s. 126). Bu dönemde de yer altı kaynaklarının (altın, gümüş, petrol gibi) sömürülmesi ve başta kahve olmak üzere tarım ürünlerinin ihracatına dayalı bir ekonomi karşımıza çıkmakta. Bu ekonomi büyük şirketlerin ve büyük toprak sahiplerinin çıkarlarıyla uyuşan, ucuz işgücüne dayalı bir ekonomiydi. 1950’ye gelindiğinde Kolombiya nüfusunun yüzde 70 gibi bir kısmının kırsal nüfus olduğu (Palacios, 2003, s. 152) düşünüldüğünde sömürülen emeğin önemli bir kısmının tarım işçilerinin, köylülerin emeği olduğu görülebilir. Bu dönemde çok sayıda köylü ve tarım işçisi büyük şirketlerin çıkarları için katledilmiştir. Örneğin, 1928 yılında (sonradan adını Chiquita Brands International olarak değiştirecek olan) United Fruit Company’nin grev yapan muz işçilerini yönelik talebi üzerine binlerce işçi devlet destekli bir katliam sonucu ortadan kaldırılmıştı (Safford ve Palacios, 2001, s. 281; Thomson, 2011, s. 334). Kolombiya ekonomisinin 20. yüzyılın ortalarına dek büyük ölçüde sömürüye, doğal kaynakların ve işçi emeğinin sömürüsüne, dayalı olduğu, buna karşı çıkanların ise ya doğrudan devlet tarafından ya da devlet destekli silahlı gruplar tarafından saldırıya uğradıklarını, katledildiklerini görmekteyiz.
20. yüzyılın ikinci yarısında bu durum büyük bir değişmeye uğramayacak, bununla beraber özellikle 1970lerden itibaren yeni bir ekonomik kaynak ön plana çıkacak: uyuşturucu ticareti. 1980 yılına gelindiğinde artık Kolombiya’nın en büyük gelir kaynağı yasa dışı uyuşturucu ticaretiydi (Safford ve Palacios, 2001, s. 315). Bu dönemde esrar ve kokain ticareti sonucu ortaya çıkan bir narko-burjuvaziden söz edilmektedir (Thomson, 2011, s. 340). Bu durumun sonucu olarak, büyük uyuşturucu tacirlerinin Kolombiya’nin siyasal ve finansal kurumlarına dahil olduklarını, uyuşturucu ticareti yapan grupların başta ilaç sektörü olmak üzere çeşitli sektörlere el attığını, uyuşturucu gelirlerinin aklanmasının Kolombiya’nın ekonomik büyümesini ciddi biçimde artırdığını ve tüm bunların sonucu olarak da gerek yasal gerek yasa dışı tüm büyük sektörlerin ülkenin ekonomik istikrarının devamlılığı adına kokain ticaretine bağımlı olduklarını görmekteyiz (Maher, 2018, s. 97). Kolombiya neoliberalleşmesini incelerken yasa dışı uyuşturucu ticaretinin Kolombiya ekonomisindeki yerinin bu sürece etkilerini de gözden kaçırmamak gerekiyor. Uyuşturucu ticaretinin Kolombiya toplumu üzerindeki etkilerinden biri de şiddeti kendisinden önceki döneme kıyasla daha da şiddetlendirmiş olmasıdır. Öyle ki 1980 yılında Kolombiya’da yılda her 100.000 kişiden 39’u cinayete kurban giderken bu sayı 1985 yılında 57’ye, 1990’da 86’ya, 1993’te ise 95’e çıkmıştır (Safford ve Palacios, 2001, s. 360). Cinayet sayılarındaki bu artışta uyuşturucu kartellerinin etkisi büyüktür.
Kolombiya’da neoliberalleşme
Her ne kadar neoliberalleşmenin işaretleri 80’lerden itibaren veriliyor olsa da Kolombiya’da neoliberalizmin resmi olarak benimsenmesi César Gaviria Trujillo’nun başkanlığı yürüttüğü dönem olan 1990-1994 yılları arasına tarihlenir (Alvarado Arrautt, 2012, s. 90; Estrada Álvarez, 2006, s. 250). Sonraki hükümetler döneminde de neoliberalleşme süreci devam edecektir. Bu noktada bir parantez açarak şunu belirtmek gerekiyor, bu çalışma neoliberalizmi devlet ile olan ilişkisi üzerinden kavramsallaştıran, bu şekilde tanımlayan bir çalışma değildir. Bu açıdan, neoliberalizme devleti sınırlamak, bir takım alanlarda devletin etkisini sınırlandırmak, çeşitli yollarla devleti küçültmek gibi amaçlar atfeden yaklaşımlardan farklılaşmaktadır. Neoliberalizmin temel özelliklerinin arasında devletle ilişkilenme biçiminin olmadığını, bu ilişkilenme biçimlerinin çeşitli bağlamlarda büyük çeşitlilik gösterdiğini, devletin örgütlenmesi meselesine neoliberal yaklaşımın amaçsal değil araçsal olduğunu savunmaktayım. Neoliberalizmin esasen rekabetçi mekanizmaları toplumun piyasa dışındaki alanlarında da hakim kılmayı amaçlayan (Lebow, 2019, s. 382), siyasal iktidarın genel kullanımının piyasa ekonomisi ilkelerine göre modellenmesi gerektiğini savunan (Foucault, 2008, s. 131), piyasa değerlerini tüm kurumlara yayma hedefi güden (Brown, 2009, ss. 39–40) bir ideoloji olduğu iddiasındayım. Neoliberal ideolojinin devletle ilişkilenme biçimi ise içinde bulunulan sosyopolitik, ekonomik ve kültürel koşullara bağlı olarak değişme göstermektedir. Örneğin, Uruguay (Astori, 1985) ve Şili (Silva, 1992) gibi “otoriter neoliberalizm” kavramının erken dönem kullanımlarına örnek olan vakalara baktığımızda, neoliberalizmin demokratik olmayan yönetimler yoluyla hakim ideoloji kılınabileceği ve otoriterleşme ile neoliberalizmin birbirini besleyebileceği görülmektedir. Hayek’in (2011, s. 166) otoriter hükümetlerin liberal ilkeler doğrultusunda hareket edebileceği iddiası da neoliberalizmin temel özelliklerinden birinin “devleti sınırlandırmak” olmadığını göstermektedir.
Kolombiya’nın neoliberalleşme süreci, genel olarak devlet otoritesinin zayıf olduğu bir ülke olmasının da etkisiyle, devletin çoğu alandaki rolünün iyiden iyiye azalmasıyla sonuçlandı. Literatürde zayıf devlet (Fergusson, 2019; Goldsmith, 2002; Newman, 2009) veya başarısız devlet (Güiza ve Aristizábal, 2013; McLean, 2002) olarak geçen Kolombiya’da, çok sayıda silahlı aktörün devlet otoritesine rakip olabildiği de düşünüldüğünde, neoliberalizmin devletle ilişkilenmesi Şili’deki veya Uruguay’daki askeri diktatörlüklerle karşılaştırıldığında farklı bir biçimde gerçekleşti. 1990larda gerçekleşen özelleştirmeler (Hristov, 2014, s. 83), finans ve gümrük politikaları (Hristov, 2014, s. 82), eğitim politikaları (Castelao-Huerta, 2020, s. 4), emek piyasasının “esnekleştirilmesi” (Estrada Álvarez, 2006, s. 256), sağlık ve sosyal güvenlik politikaları (Estrada Álvarez, 2006, s. 264), kamu kaynaklarının kısılması (Becerra Ostos, 2009, s. 140) gibi olgular incelendiğinde Kolombiya’da neoliberalizmin devletin küçülmesini ve devletdışı aktörlerin (özel şirketler, çokuluslu şirketler, büyük toprak sahipleri, uyuşturucu kartelleri, paramiliter gruplar) güçlenmesini getirdiğini görmek mümkün. Neoliberalleşme öncesinde de devletin şiddet tekeline sahip olmadığı Kolombiya’da neoliberalleşme süreci sonrası devlet dışı silahlı aktörlerin etkilerini daha da artırdıkları görülmekte.
Kolombiya’da neoliberalleşmenin ilk döneminde paramiliter gruplar önemli bir rol oynamıştır. Örneğin maden ve petrol şirketlerinin faaliyet göstereceği alanlarda paramiliter gruplar tarafından katliamlar gerçekleştirilmiş; British Petroleum (BP), Occidental Petroleum, Conquistador Mines, Exxon, Glencore, BHP Billiton, Anglo American, Drummond gibi çok sayıda şirket Kolombiya ekonomisinin “dışa açılması” sürecinde ülkeye büyük yatırım yapmıştır, savaş koşullarında gerçekleşen bu yatırımların sebebi tam da bu koşulların çokuluslu maden ve petrol şirketleri tarafından kârlı bulunuyor olmasıdır (Richani, 2005). Bu dönemde örneğin BP’nin eylemcilerin bastırılması için Kolombiya ordusunu finanse ettiğinin ve BP’nin faaliyetlerine karşı çıkan yerel aktivistlerle ilgili orduya istihbarat sağladığının ortaya çıkması sonucu Birleşik Krallık’ta bile BP Karşıtı Koalisyon isimli bir platform oluşturulmuştu (Montesinos Coleman, 2013, s. 180). Bu dönem çeşitli büyük şirketlerin paramiliter gruplarla anlaşma yaptıkları, bu yasa dışı anlaşmalar çerçevesinde Drummond ve Chiquita Brands gibi şirketlerin paramiliter örgütleri finanse ettikleri görülmektedir (Romero ve Torres, 2011, s. 150), keza Coca-Cola’nın da Kolombiya’daki paramiliterleri finanse ettiğine dair çok sayıda kanıt gösterilmiş, bu iddialarla ilişkili olarak ABD’de davalar açılmış ve boykot kampanyaları yürütülmüştür (Gill, 2007, 2009; Martín-Ortega, 2008). Özetlemek gerekirse, paramilitarizmin Kolombiya neoliberalleşmesini kolaylaştırıcı iki ana işlevi olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi köylüleri göçe zorlayıp onlardan boşalan toprakların mülkiyetini alan özel şirketlerin güvenliğini sağlamak, ikincisi ise bu şirketlere karşı mücadele yürüten sendikalara, doğa aktivistlerine, yerli aktivistlere doğrudan şiddet uygulayarak bu aktörlerin yıldırılmasını sağlamaktır (Hristov, 2014, s. 152).
Neoliberalleşmenin başlaması kahve ticareti gibi geleneksel gelir kaynaklarının önünü kapatmamış, aksine, kahve üretimini artırabilmek için ormanlık alanların yok edilmesi uygulaması daha da yaygınlaşmıştır (Pérez-Rincón, 2006, s. 527). Kolombiya’da neoliberalleşmenin benimsendiği 90’lı yıllarda da ekonominin esasen 16. yüzyıldakinden çok da farklı temellere dayanmadığını görüyoruz. Ekonominin temelini yine ekstraktivizm, yer altı ve yer üstü kaynakların yağmalanması, ucuz iş gücüne dayalı tarımsal üretim ve bu ürünlerin ülke dışına ihraç edilmesi oluşturuyor. Yani, neoliberal politikaların benimsenmesinin Kolombiya’ya olan etkisi sanayinin gelişmesine değil, geleneksel ihraç kalemleri olan maden, petrol, kahve, muz gibi malların ticaretinin büyütülmesi ve yasa dışı uyuşturucu ticaretinin hacminin genişlemesi şeklinde gerçekleşmiştir. Uribe döneminde (2002-2010) de bu politikalar özü itibariyle muhafaza edilecektir.
Kolombiya’da aşırı sağcı Uribe hükümeti döneminde paramiliterlerin gücü o zamana dek görülmemiş biçimde artmıştır (Tutkal, 2020). Bu dönemde köylülerin göçe zorlanması ve boşaltılan toprakların ya çokuluslu şirketlerin kullanımına ya da uyuşturucu üretimine açılmasının adeta devlet politikasına dönüştüğü söylenebilir. Uribe döneminde 2,5 milyondan fazla Kolombiyalı zorunlu göçe maruz kalmış, onlardan boşaltılan topraklar paramiliterler tarafından ele geçirilmiştir; öyle ki henüz 2005 yılında Kolombiya’nın tarıma elverişli topraklarının en az yüzde 61’i ülkedeki toprak sahiplerinin yüzde 0,4’üne dahi tekabül etmeyen bir azınlığın elinde toplanmıştı (Thomson, 2011, s. 344). Paramiliter gruplar tarafından boşaltılan topraklar özel şirketlerin eline de geçmekteydi, özellikle palmiye yağı endüstrisinin köylülerden boşaltılan topraklara el koymak suretiyle ciddi ölçüde büyüdüğü bilinmektedir (Thomson, 2011, s. 347). Yine Uribe döneminde IMF’den alınan 2,1 milyar ABD doları tutarındaki borç karşılığında kamu bankaları ve özellikle madencilik, petrol ve telekomunikasyon alanlarında faaliyet gösteren kamu şirketleri özelleştirilmiştir (Hristov, 2014, s. 83). Zaten Uribe’nin Kolombiya’da yoksulluğun özel şirketlerden kaynaklanmadığı, aksine özel şirketlerin “terörizm” yüzünden yeterince büyüyememelerinin yoksulluğa neden olduğu (Pardo, 2020, s. 72) gibi beyanları da bu dönem benimsenen politikaların göstergesi sayılabilir.
2010 yılında Uribe’nin desteğiyle başkan seçilen, Uribe hükümeti döneminde de savunma bakanı olarak görev yapmış olan Juan Manuel Santos, göreve gelmesinin ardından Uribe’yle ters düşerek FARC ile barış sürecini başlatmıştı. Santos döneminde (2010-2018) izlenen barış politikalarının paramiliter gruplarla doğrudan ilişkili Uribe döneminde izlenen savaş politikalarından önemli biçimde farklılaştığını kabul etmek gerekir. Bununla beraber, söz konusu neoliberalleşme olduğunda Uribe döneminde iyice hız kazanan neoliberalleşmenin Santos döneminde de aynı hızla devam ettiğini görmekteyiz. Öyle ki Santos barış sürecine elitlerin bir kısmının desteğini ancak ülkenin ekonomik modelinde herhangi bir değişikliğin kesinlikle söz konusu olmayacağını söyleyerek, yani neoliberal politikaların devam edeceğini taahhüt ederek, sağlayabilmişti (Restrepo, 2018, s. 465). Santos’un konuşmalarında da rekabet, bireysellik, başarı, hırs gibi kavramlara vurgular yaptığı, bu özelliklere sahip vatandaşların Santos’un söyleminde ideal vatandaş olarak işaretlendiği görülebilir (Pardo Abril ve Ruiz Celis, 2016, ss. 22–23). Santos’un barış görüşmelerini de sıklıkla barışın ve eşitliğin ekonomik büyümeyi getireceğini söyleyerek meşrulaştırdığı (Pardo Abril, 2016, s. 114; Pardo Abril ve Ruiz Celis, 2016, s. 26), bu şekilde barışı ekonomik büyüme karşısında araçsallaştırdığı bilinmekte. Bu dönemde ana akım medyada da bireysel efor, başarı, rekabet, verimlilik gibi kavramların olumlu bir biçimde tekrarlandığını görmekteyiz (Pardo Abril, 2020a, s. 491). Bu türden medya organlarında iç savaş mağdurları arasında da ayrıma gidildiği görülmekte, zor koşullar altında çalışan ve büyük efor sarf ettiği iddia edilen mağdurlar örnek mağdur olarak sunulmakta, bu çerçevede örneğin, köylerine dönerek çalışmaya başlayan iç savaş mağdurları “pasif bir biçimde devlet yardımı beklemektense” aktif olarak çalıştıkları için övülmektedir (Pardo Abril, 2020b, s. 30). Mevcut Duque hükümeti de bu koşullar altında, yaklaşık 30 yıllık bir neoliberalleşme sürecinin mirasını devralarak göreve başlamıştır.
Neoliberalizm ve pandemi
Kolombiya’daki büyük neoliberalleşme dalgasından sağlık hizmetlerinin etkilenmemiş olması düşünülemez. Gerçekten de Kolombiya, sağlık hizmetinin büyük ölçüde özel sektöre devredildiği ülkelerden biri. 1993 yılında çıkarılan 100 sayılı Kanun, Kolombiya’da sağlık alanında neoliberal politikaların güçlü bir biçimde benimsenmesinin başlangıcı olarak görülmektedir (Patiño, 2015, s. 263). Bu kanun çerçevesinde sağlıkla ilişkili sosyal güvenlik hizmetleri büyük ölçüde özelleştirilerek EPS adı verilen sağlık hizmeti sağlayıcı özel şirketlere bırakılmıştır. Kolombiya hükümeti tarafından desteklenen bu şirketleri korumak için Santos hükümetinin 2015 yılında çıkardığı yasa büyük tepki çekmişti (Patiño, 2015), 2021 yılı eylemlerinin başlamasında büyük etkisi olan faktörlerden biri de yine EPS’lerin kârı gözetilerek hazırlanmış olan sağlık reformu tasarısıydı. Kolombiya’nın sağlık hizmeti sunumu ve hastane kapasitesi açısından çok yetersiz bir ülke olması pandemi sürecinin çok kötü yönetilmesiyle birleşince çok sayıda hasta ve hasta yakını için bu dönemin çok zorlu geçmekte olduğu biliniyor (Martínez-Gómez ve Parraguez-Camus, 2021). Kolombiya’daki bir başka sorun da kayıt dışı ekonomi. Kolombiya’da istihdamın en az yarısının kayıt dışı ekonomi çerçevesinde gerçekleştiği (Martínez, Short ve Estrada, 2017, s. 35), madencilerin dahi ciddi bir kısmının kayıt dışı çalıştırıldığı (Lara-Rodríguez, 2020) düşünüldüğünde, sağlık hizmeti sunumunun neredeyse tamamen özelleştirildiği bir ülkede çoğu insanın pandemi döneminde sağlık hizmetlerinden yararlanamamış olduğu anlaşılabilecektir.
Kayıt dışı ekonominin bir diğer sonucu da bu sektörlerde çalışan insanların pandemi döneminde gelirlerinin neredeyse tamamını kaybetmiş olmalarıdır. Sokağa çıkma yasakları başta olmak üzere kısıtlamalar çoğu kayıt dışı sektörün faaliyetlerini tamamen durdurmuş, pandeminin uzamasıyla birlikte çok sayıda insan aylarca gelir elde edememiştir. Eğitimden inşaata kayıtlı birçok sektörde performans karşılığı ücret sisteminin geçerli olduğu Kolombiya’da pandemi döneminde yalnızca kayıt dışı çalışanların değil çok sayıda kayıtlı çalışanın da ciddi gelir kaybına uğradığını söyleyebiliriz. Temel hizmetlerin büyük ölçüde özelleştirilmiş olduğu, vatandaşlarının çoğunluğunu kayıt dışı sektörlerde çalışan veya düzenli geliri olmayan insanların oluşturduğu, resmi istatistiklere göre son 25 yılda 8 milyondan fazla insanın zorunlu göçe maruz kaldığı, Venezuela’dan kaçmak zorunda kalan yaklaşık 1 milyon göçmenin bulunduğu bir ülke olan Kolombiya’da pandemi öncesinde de temel hizmetlere ulaşmakta güçlük çeken milyonlarca insanın olduğu biliniyor. Pandeminin bu durumu daha da korkunç bir hâle getirdiği de ortada. Tüm bunların üstüne alt ve orta sınıfların vergi yükünü artıran, temel ihtiyaçların KDV’sini yükselten, elektrik-su-doğal gaz-telefon gibi hizmetlere zam yapılmasını öngören, pandemi koşullarında cenaze hizmetlerine dahi zam getiren vergi reformu önerisinin büyük öfke yaratması da anlaşılır. Vergi reformu önerisinin 2 Mayıs tarihinde geri çekilmesinin (“Duque pide retirar proyecto de reforma tributaria que provocó protestas en Colombia”, 2021), 28 Nisan’da başlayan ve kısa sürede tüm ülkeye yayılan kitlesel eylemlerin önüne geçemeyişi de tüm bu sorunlarla ilişkili. Avianca gibi çokuluslu şirketlere vergi afları getirilirken vatandaşlara vergi artırımı yapılması hiç kuşkusuz tepki çekti, fakat vergi reformunun geri çekilmesi vatandaşların yaşam koşullarında herhangi bir iyileştirme anlamına gelmediğinden reformun geri çekilmesinin eylemcilerin öfkesini yatıştırmaya yetmeyeceği de aşikâr.
Kolombiya’da güvenlik güçlerinin, yer yer paramiliter gruplarla işbirliği yaparak, eylemcilere karşı yoğun şiddet kullanması da bu ekonomik koşullardan bağımsız değil. Birçoğu paramiliter gruplarla ve uyuşturucu kartelleriyle bir biçimde ilişkili olan büyük şirketlerin genel olarak mevcut hükümeti destekledikleri bir sır değil. Eylemcilerin taleplerinin yerine getirilmesi bu şirketlerin ekonomik olarak zarar etmeleri anlamına gelecektir. Çokuluslu şirketlerin ve büyük toprak sahiplerinin desteğiyle iktidara gelen ve bu destek sayesinde iktidarını sürdüren hükümetin eylemcilerin neoliberal politikaların temelden değiştirilmesini gerektirecek taleplerini kabul etmeleri mümkün değildir. Bu koşullar altında Duque hükümetinin yapabileceği tek şey polis, asker ve paramiliter gruplar aracılığıyla eylemcilere şiddet uygulayarak eylemcileri yıldırmaya çalışmak, bir yandan da ana akım medya üzerinden eylemcilere yönelik karalama kampanyaları düzenlenmesi ve güvenlik güçlerinin insan hakları ihlallerinin sansürlenmesi yoluyla eylemlere olan desteğin düşürülmesini hedeflemek olmaktadır.
Sonuç
Kolombiya’nın sömürgeleştirildiği 16. yüzyıl başlarından bu yana bu toprakların yer altı ve yer üstü kaynakları yağmalanmakta ve bu kaynaklar ülke dışına çıkarılmaktadır. Ekstraktivizme ve ucuz işgücüne dayalı sömürge ekonomisi, bu ekonomiye yasa dışı uyuşturucu ticaretinin de eklemlenmesiyle, bugün büyük ölçüde devam etmektedir. Özellikle son 30 yılda benimsenen neoliberal politikalar vatandaşların eğitim, sağlık, temiz içme suyu, elektrik vb. temel ihtiyaçlara ulaşmakta büyük güçlükler yaşamasına sebep olmuştur. Özellikle sağlık hizmetinin büyük ölçüde özelleştirilmesinin yarattığı facia COVID-19 pandemisiyle birlikte saklanamaz duruma gelmiştir. Nüfusun büyük çoğunluğunun kayıt dışı veya yasa dışı ekonomik faaliyetler yoluyla geçimini sağladığı, yine işsizliğin çok yüksek olduğu Kolombiya’da pandemi koşulları çoğu vatandaşın temel gıdaya ulaşmakta dahi zorlanmasına, çokuluslu şirketler ülkenin kaynaklarına yağmalamaya devam ederken vatandaşların daha da yoksullaşmasına yol açmıştır. 28 Nisan 2021 tarihinde başlayan kitlesel eylemlerin ana gerekçelerinden biri Kolombiya’nın içinde bulunduğu bu ekonomik koşullardır.
İçinde bulunduğumuz pandemi döneminin başta sağlık hizmetleri olmak üzere temel hizmetlerin kâr amacı güden özel şirketlere devredilmesinin doğurduğu olumsuz sonuçları gösterdiğini söylemek mümkün. Kolombiya gibi ülkelerde eylemcilerin polis kurşunlarıyla karşı karşıya gelmelerinin ardında, birçoğu Türkiye’de de faaliyet gösteren, çokuluslu şirketlerin bulunduğunu söylemek yanlış olmaz. Savaş koşullarından kâr elde eden; köylülerin terk etmek zorunda kaldıkları verimli toprakları ucuz yoldan ele geçiren; topraksızlaşan köylüleri düşük ücretlerle, zaman zaman kayıt dışı olarak çalıştırmak yoluyla kârını artıran; başta altın ve petrol olmak üzere yer altı kaynaklarını yağmalamak adına doğayı talan eden; birçok örnekte yasa dışı uyuşturucu ticaretiyle ve paramiliter gruplarla ilişkili oldukları görülen bu şirketlerin desteği sürdüğü müddetçe neoliberalleşme sürecinin geri alınması pek mümkün görünmüyor. Büyük kısmı çokuluslu veya ulusaşırı olan bu şirketlerin sömürü düzenine karşı yine ulusaşırı direniş pratikleri geliştirilmediği müddetçe Kolombiya’da olanların dünyanın her köşesinden çeşitli “üçüncü dünya” ülkelerinde tekrarlanması şaşırtıcı olmayacaktır.
Not: İlk kez 2021 yılının Mayıs ayında Abstrakt Dergi'de yayımlanmıştır.
Kaynakça
Aguilera Peña, M. (2013). Guerrilla y población civil: Trayectoria de las Farc 1949-2013. Bogotá: Centro Nacional de Memoria Histórica.
Alvarado Arrautt, A. (2012). La reforma a la Ley 30 en el contexto de la globalización. Diálogos de Derecho y Política, (8), 84–100.
Arrázola Caicedo, R. (2019). Palenque: primer pueblo libre de América. Bogotá: Cuéllar Editores.
Astori, D. (1985). Neoliberalismo autoritario en el Uruguay: peculiaridades internas e impulsos externos. Revista Mexicana de Sociología, 47(2), 123–153.
Becerra Ostos, S. J. (2009). Paramilitarismo y neoliberalismo en Barrancabermeja: El caso de la privatización de Ecopetrol 1980-2000. Ciencia Política, 4(7), 125–149.
Brown, W. (2009). Neoliberalism and the End of Liberal Democracy. Edgework: Critical essays on knowledge and politics içinde (ss. 37–59). Princeton: Princeton University Press.
Castelao-Huerta, I. (2020). The discreet habits of subtle violence: an approach to the experiences of women full professors in neoliberal times. Gender and Education, 1–15. doi:10.1080/09540253.2020.1815660
Cerón Hurtado, M. A. (2021, 11 Mayıs). Las verdaderas causas de la protesta en Colombia. Las2orillas. https://www.las2orillas.co/las-verdaderas-causas-de-la-protesta-en-colombia/ adresinden erişildi.
Duque pide retirar proyecto de reforma tributaria que provocó protestas en Colombia. (2021, 2 Mayıs).Deutsche Welle Español. https://www.dw.com/es/duque-pide-retirar-proyecto-de-reforma-tributaria-que-provocó-protestas-en-colombia/a-57405949 adresinden erişildi.
Estrada Álvarez, J. (2006). Las reformas estructurales y la construcción del orden neoliberal en Colombia. A. E. Ceceña (Ed.), Los desafíos de las emancipaciones en un contexto militarizado içinde (ss. 247–284). Buenos Aires: CLACSO. http://bibliotecavirtual.clacso.org.ar/ar/libros/grupos/cece/Jairo Estrada Alvarez.pdf adresinden erişildi.
Fergusson, L. (2019). Who wants violence? The political economy of conflict and state building in Colombia. Cuadernos de Economía, 38(78), 671–700. doi:10.15446/cuad.econ.v38n78.71224
Foucault, M. (2008). The Birth of Biopolitics: Lectures at the Collége de France, 1978-79. New York: Palgrave Macmillan.
Gill, L. (2007). `Right There with You’ Coca-Cola, Labor Restructuring and Political Violence in Colombia. Critique of Anthropology, 27(3), 235–260. doi:10.1177/0308275X07080354
Gill, L. (2009). The limits of solidarity: Labor and transnational organizing against Coca-Cola. American Ethnologist, 36(4), 667–680. doi:10.1111/j.1548-1425.2009.01202.x
Goldsmith, A. (2002). Policing Weak States: Citizen Safety And State Responsibility. Policing and Society, 13(1), 3–21. doi:10.1080/1043946032000050553
Güiza, L. ve Aristizábal, J. D. (2013). Mercury and gold mining in Colombia: a failed state. Universitas Scientiarum, 18(1), 33–49. http://www.scielo.org.co/pdf/unsc/v18n1/V18n1a02.pdf adresinden erişildi.
Hayek, F. A. von. (2011). The Constitution of Liberty. Chicago: The University of Chicago Press.
Hristov, J. (2014). Paramilitarism and neoliberalism: Violent systems of capital accumulation in Colombia and beyond. London: Pluto Press.
Indepaz ve Temblores. (2021). Comunicado Conjunto Temblores ONG - Indepaz. Bogotá. http://www.indepaz.org.co/cifras-de-violencia-policial-en-el-paro-nacional/ adresinden erişildi.
Lara-Rodríguez, J. S. (2020). How institutions foster the informal side of the economy: Gold and platinum mining in Chocó, Colombia. Resources Policy, 1–11. doi:10.1016/j.resourpol.2020.101582
Lebow, D. (2019). Trumpism and the Dialectic of Neoliberal Reason. Perspectives on Politics, 17(02), 380–398. doi:10.1017/S1537592719000434
Maher, D. (2018). Civil War and Uncivil Development. Basingstoke: Palgrave Macmillan. doi:10.1007/978-3-319-66580-1
Martín-Ortega, O. (2008). Deadly ventures? Multinational corporations and paramilitaries in Colombia. Revista electrónica de estudios internacionales (REEI), (16), 1–13.
Martínez-Gómez, C. ve Parraguez-Camus, C. (2021). Daño social, neoliberalismo y Pandemia en América latina. Papeles de Población, 27(107), 103–140.
Martinéz, E. (2021, Mayıs). Colombians Are in the Streets Against a Violent Neoliberal Order. Jacobin. https://www.jacobinmag.com/2021/05/colombia-protest-ivan-duque-tax-reform-neoliberalism-general-strike adresinden erişildi.
Martínez, L., Short, J. R. ve Estrada, D. (2017). The urban informal economy: Street vendors in Cali, Colombia. Cities, 66, 34–43. doi:10.1016/j.cities.2017.03.010
McLean, P. (2002). Colombia: Failed, failing, or just weak? The Washington Quarterly, 25(3), 123–134. doi:10.1162/01636600260046280
Montesinos Coleman, L. (2013). The Making of Docile Dissent: Neoliberalization and Resistance in Colombia and Beyond. International Political Sociology, 7(2), 170–187. doi:10.1111/ips.12016
Newman, E. (2009). Failed States and International Order: Constructing a Post-Westphalian World. Contemporary Security Policy, 30(3), 421–443. doi:10.1080/13523260903326479
Palacios, M. (2003). Entre la legitimidad y la violencia: Colombia 1875-1994. Bogotá: Editorial Norma.
Pardo Abril, N. G. (2016). Neoliberalismo en el discurso de Manuel Santos. Estrategias discursivas. Revista latinoamericana de estudios del discurso, 15(2), 99–116.
Pardo Abril, N. G. (2020a). Memorialización y conflicto armado: la construcción de narrativas para la paz en Colombia / Memorialization and armed conflict: the construction of narratives for peace in Colombia. REVISTA DE ESTUDOS DA LINGUAGEM, 28(1), 479–506. doi:10.17851/2237-2083.28.1.479-506
Pardo Abril, N. G. (2020b). Storytelling: representaciones mediáticas de las memorias en Colombia. Pragmática Sociocultural / Sociocultural Pragmatics, 8(1), 1–40. doi:10.1515/soprag-2020-0004
Pardo Abril, N. G. ve Ruiz Celis, J. (2016). Construcción de la matriz neoliberal en el discurso público: estrategias de semiotización. Cadernos de Linguagem e Sociedade, 17(1), 9–31.
Pardo, N. G. (2020). The dual causes of fragmentation: Democratic security and the communitarian state in Colombian politics. Discourse & Society, 31(1), 64–84. doi:10.1177/0957926519877694
Patiño, J. F. (2015). A salvar los hospitales, no las EPS. La crisis estructural del sistema de salud. Revista Colombiana de Cirugía, 30(4), 263–264.
Pérez-Rincón, M. A. (2006). Colombian international trade from a physical perspective: Towards an ecological “Prebisch thesis”. Ecological Economics, 59(4), 519–529. doi:10.1016/j.ecolecon.2005.11.013
Restrepo, E. (2018). Talks and disputes of racism in Colombia after multiculturalism. Cultural Studies, 32(3), 460–476. doi:10.1080/09502386.2017.1420090
Richani, N. (2005). Multinational Corporations, Rentier Capitalism, and the War System in Colombia. Latin American Politics and Society, 47(3), 113–144. doi:10.1111/j.1548-2456.2005.tb00321.x
Romero, M. ve Torres, D. F. (2011). Drummond, Chiquita y Paramilitares: Adaptación y negociación de ventajas en medio del conflicto. M. Romero Vidal (Ed.), La Economía de Los Paramilitares. Redes de Corrupción, Negocios y Política içinde (ss. 149–190). Bogotá: Debate.
Safford, F. (1965). Foreign and National Enterprise in Nineteenth-Century Colombia. Business History Review, 39(4), 503–526. doi:10.2307/3112601
Safford, F. ve Palacios, M. (2001). Colombia: Fragmented Land, Divided Society. New York: Oxford University Press.
Silva, P. (1992). Intelectuales, tecnócratas y cambio social en Chile: pasado, presente y perspectivas futuras. Revista Mexicana de Sociología, 54(1), 139–166.
Thomson, F. (2011). The Agrarian Question and Violence in Colombia: Conflict and Development. Journal of Agrarian Change, 11(3), 321–356. doi:10.1111/j.1471-0366.2011.00314.x
Tutkal, S. (2020, Ekim). Kolombiya’da Korona ve Paramilitarizm. Abstrakt. http://www.abstraktdergi.net/kolombiyada-korona-ve-paramilitarizm/ adresinden erişildi.