1 Ocak 2024, Zapatista ayaklanmasının otuzuncu yıl dönümüydü. ABD, Kanada ve Meksika arasındaki Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1994 tarihinde silahlı EZLN (Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu) militanları Chiapas eyaletinin yedi şehrinde hükümet binalarını basarak kontrolü ele geçirmişti. Günlerce süren çatışmalardan sonra 12 Ocak’ta ateşkes ilan edilmiş, ateşkes ilanından bir hafta sonra 70 bin kişi barış talebiyle başkent Meksiko Şehri’ne yürümüştü. Bu ayaklanma Zapatista bölgesindeki özyönetimin başlangıcı kabul ediliyor. Bu yıl dönümünün yanı sıra, 2023 yılı EZLN’nin kuruluşunun kırkıncı yılıydı. EZLN, 1983 yılında 1974’te dağılan Ulusal Kurtuluş Güçleri (FLN) kadrolarınca kurulmuştu. Bu iki önemli yıl dönümünü kutlamak için üç yıl önce oluşturulan Dolores Hidalgo karakolunda büyük bir kutlama düzenlendi. Ben de bu karakola giderek kutlamalara katılma imkânı buldum. Bu karakolda dünyanın her yerinden devrimciler için umut kaynağı olabileceğini düşündüğüm bir etkinliğe şahit oldum. Somut bir umuda zemin hazırlayabileceğini düşündüğüm izlenimlerimi elimden geldiğince aktarmak istiyorum.
Kutlamalara katılmak üzere, bir süredir ikamet ettiğim başkent Meksiko Şehri’nden 28 Aralık akşamı beş otobüsten oluşan bir konvoyla yola çıktık. Akşam 6’da başlaması planlanan yolculuğa ancak akşam 9’a doğru başlayabildik. Konvoyda tanıdığım hiç kimse yoktu fakat daha otobüsler yola koyulmadan bazı katılımcı arkadaşlarla sohbete başladık. Bulunduğum otobüste kutlamalarda sahne alacak olan müzisyen arkadaşlar ve etkinlikleri takip etmeye gelen basın emekçisi arkadaşlarla sohbet etme fırsatım oldu. Birçok Latin Amerika ülkesinden çok sayıda katılımcı gelmişti. Seyahat ettiğim kısımda Arjantin, Brezilya, Meksika ve Şili’den gelen arkadaşların yanı sıra Avrupa’dan ve ABD’den gelenler de vardı. Polis çevirmesi ihtimaline karşı insan hakları örgütlerinden avukat arkadaşlar da bize eşlik ettiler. Meksiko Şehri’nden Chiapas dağlarına yol uzundur. Biz de hem yola geç çıkmaktan hem de yolculuk sırasındaki gecikmelerden dolayı 29 Aralık akşamına doğru güneş batmadan Dolores Hidalgo’ya varmamızın mümkün olmadığını gördük. Chiapas’taki paramiliter faaliyetlerden kaynaklanan güvenlik sorunundan dolayı yola akşam devam etmek riskliydi. Bölgede son dönemde paramiliter gruplardan, uyuşturucu kartellerinden ve güvenlik güçlerinden kaynaklanan şiddet olayları meydana gelmişti. Guatemala-Meksika sınırının göçmenlerin engellenmesi amacıyla militarize edilmesi de bölgedeki gerginliği tırmandırmıştı. Bu güvenlik sorunları dolayısıyla EZLN’nin mevcut sözcüsü Subcomandante Insurgente (Asi Subcomandante – subcomandante’yi belki “astkomutan” olarak çevirebiliriz, bu terim sözcünün emir vermekten ziyade yerli halkların emirlerini yerine getirdiğini vurguluyor) Moisés kutlamaların yapılacağını duyururken “gelmenizi önermiyoruz ama yine de davet ediyoruz” demişti. Biz de bu sorunlar yüzünden rotayı güvenlik riskinin görece daha az olduğu Morelia Karakolu’na çevirdik.
İlk Zapatista karakolları 2003 yılında kurulmuştu. Morelia, bu ilk kurulan beş karakoldan biri. “Karakol” kelimesi İspanyolca’da “salyangoz” anlamına geliyor. Karakollar Zapatista özerk topluluklarının idari birimleri sayılabilir. Geçtiğimiz aylarda Zapatista hareketinin özyönetim pratiklerinde bir dönüşüm gerçekleştireceği duyurulduğundan konuya dair detaylı açıklamayı başka bir yazıya bırakıyorum. Bugün faaliyet gösteren en az 16 karakol mevcut, yeni idari yapılanmayla birlikte sanıyorum 50 kadar özerk Zapatista merkezi ortaya çıkacak. Morelia Karakolu, Chiapas eyaletinin Altamirano bölgesinde bulunuyor. Bu karakola akşam 11 buçuk gibi ulaşabildik. Karakoldaki yoldaşlar geleceğimizi yalnızca birkaç saat önce haber almışlar, bize ikram etmek için büyük bir kazanda kahve hazırlamışlardı. Kahvemizi içip sohbet ettik, Morelia Karakolu’nun faaliyetlerinin görece sınırlandığını, çoğu arkadaşın başka karakollara yerleştiğini öğrendik. Uyumamız için üstü kapalı bir alanı kullanıma açtılar. 26 saatten uzun süren yolculuğun ardından gece 1’e doğru uyku tulumuna girebildim.
Sabah 6’da kalkıp eşyalarımı ve uyku tulumunu topladım. Sabah 07:45’te tekrar otobüslere binip yola çıktık. EZLN’nin faaliyet gösterdiği bölge olan Meksika’nın Güneydoğu Dağları ve Chiapas eyaleti ülkenin en yoksul bölgesi olarak sınıflandırılıyor. Dağlardaki yerleşimlerin neredeyse tamamı Maya yerleşimleri. Bölgede Tseltal, Tsotsil, Ch’ol gibi farklı Maya dilleri konuşuluyor. Biz de beş otobüs bu dağlardan geçerken bu köylerin bazılarını görüyoruz. EZLN kutlamaları için geldiğimizi bilenler bazen bize el sallıyor. Otobüs dağlardan geçerken Toniná arkeolojik alanını ve Mayaların 1000 yıl kadar önce terk ettikleri şehrin Akropolis’ini de görüyoruz. Otobüs ilk kurulan beş karakoldan biri olan Garrucha karakolunun bölgesine giriyor. Garrucha’nın girişindeki Zapatistaların alkışlarıyla karşılanıyoruz fakat Garrucha’da durmadan etkinliğin yapılacağı Dolores Hidalgo’ya olan yolculuğumuza devam ediyoruz.
30 Aralık günü Dolores Hidalgo karakolunda otobüsten indiğimizde saat öğleden sonra 3’ü geçiyordu. Başka şehirlerden ve organizasyonlardan gelen katılımcıların sayısı yüksek olduğundan kayıt sırasında bir müddet beklemek gerekiyordu. Uzunca bir süre sırada bekleyip kayıt olabildikten sonra etkinlikleri izlemek üzere kutlama alanına geçtik. Çeşitli karakollardan gelen, birçoğu gençlerden oluşan grupların tiyatro oyunlarını izledik. Bu oyunlar sermaye sınıfına ve Meksika’nın siyasi elitine yönelik eleştiriler içeriyordu. Bu eleştirilerin hedefindeki siyasetçi merkez soldan gelen mevcut başkan Andrés Manuel López Obrador oldu. Tren Maya projesine yönelik tepkiler özellikle yaygındı. Tren Maya, Chiapas’tan başlayarak Tabasco eyaletinden geçtikten sonra Campeche eyaletinde ikiye bölünerek Yucatán ve Quintana Roo eyaletlerini birbirine bağlıyor. Böylece zengin ülkelerden gelen turistlerin indiği Cancún havalimanından Chiapas’ın arkeolojik alanıyla meşhur Palenque bölgesine dek bir tren hatta oluşturuluyor. Özellikle turistik bölgeleri birbirine bağlamayı hedefleyen tren hattı geçtiğimiz Aralık ayında faaliyete başladı. Yerli hareketleri ve EZLN projeye başından itibaren karşı çıktılar. Projenin bölgenin doğasına büyük zarar verdiği öne sürülüyor. Ormana verilen zararın yanı sıra, trenin rotasının çok sayıda jaguar yaşam alanından geçmesi de tepkilere yol açtı. Birçok milli park ve koruma altındaki doğal bölge Tren Maya projesinden olumsuz etkilendi. Tren Maya projesinin bölgede yaşayan yerli halklara danışılmadan hazırlanması da bölge halklarının tepkisine neden oldu.
Sergilenen oyunlardaki tren göndermeleri hem Tren Maya projesine ve ondan kaynaklanan doğa katliamına, hem de kapitalizmin ve kapitalist “ilerlemeci” ideolojinin felakete giden yolculuğuna işaret ediyordu. Kapitalizmin treninin ölüm saçtığı, özellikle doğa katliamları ve iklim kriziyle ilişkilendirilerek, çeşitli fırsatlarda vurgulandı. Bir başka öne çıkan konu seçim siyaseti ve seçim odaklı siyasi partiler eleştirisiydi. Bu partilere oy vermenin aynı kapıya çıktığı, hükümetteki Morena veya Yeşil Parti gibi merkez sol partilerin özünde sağ partilerden farklı olmadığı sıkça vurgulandı.
İşsizlik ve göç de oyunlarda öne çıkan konular arasındaydı. Ulusötesi şirketlerin yağmasının işsizliğe yol açtığı, işsizliğinse göçü tetiklediği vurgulandı. Bu koşullarda başka bir dünya inşasının gerekliliğinin altı çizildi, bunu gerçekleştirecek olansa bizden başkası değildi. Özellikle mülkün ortak olmasının önemi vurgulandı. Doğanın kimsenin özel mülkü olamayacağı, toprağın ortak mülk olması gerektiği savunuldu. Oyunlarda Zapatista topluluklar için tarımın öneminin de altı çizildi. Zapatista bölgesine gelip komünün kurallarını kabul edenlere tarım sektöründe çalışma imkânı sağlanacağı, elde edilen ürünün tarım işçileri ve farklı hizmet sunan emekçiler (hekimler ve eğitimciler gibi) arasında paylaşılacağı gösterildi. Bu ürünün işçilere ait olacağı ve ürünü tüketmek veya satmak konusunda işçilerin özgür olduğu söylendi. Buradan da anlaşılabileceği üzere, EZLN yeni bir dünyayı eskiden tamamen koparak inşa etmeyi planlamıyor. Bambaşka bir siyasal-toplumsal örgütlenme biçimini savunan ve kapitalist zihniyeti tamamen dönüştürmeyi hedefleyen EZLN kısa vadede kapitalist düzenle iç içe değil ama yan yana olan, onunla ilişkilenebilen bir Yeni inşa etmeye girişiyor. Bu Yeni’nin, kapitalist düzenle eş zamanlı olarak var olabileceği ama kapitalizmden farklı bir şey söyleyip farklı bir biçimde eyleyeceği anlaşılıyor. Bununla beraber bu süreçte kapitalizme kanıp kapitalistleşmemenin, sistemin bir parçası olmamanın hayati öneminin de farkındalar.
EZLN’nin yeni yapılanmasında da temel amaç kapitalist düzenle kapitalistleşmeden ilişki kurabilerek farklı bir dünya düzeni önermek, kapitalizmden mümkün olduğunca alan çalarak imkânları geliştirmek ve sonuçta bugün çoğu insan için düşünülemez ve kavranılamaz olanı mümkün kılmak. Bu yönüyle Zapatista hareketi devletleşmeden devletle yan yana ve eş zamanlı olarak yaşayarak devlete alternatif bir siyasal ve toplumsal örgütlenmeyi mümkün kılmaya çabalayan Kürt siyasal hareketine ve bu hareketin geliştirdiği demokratik konfederalizm fikrine çok yakın bir yerde konumlanıyor. Kapitalizmin kısa sürede tamamen ortadan kalkmasının olası olmadığının farkında olan Zapatistalar yeni dünya inşası planlarını belirsiz bir geleceğe ertelemektense kısa vadede kapitalist düzenin yanında hayatta kalabilecek yeni bir siyaset inşasına girişiyorlar. Ancak uzun vadede gerçekleşebilecek olan asıl hedefse kapitalist düzenin ortadan kaldırılması ve ortaklığa (veya müşterekliğe) dayalı bir dünyanın inşası. Topraksız köylülerin devlete ve toprak ağalarına karşı mücadelesi olan orijinal Zapatista hareketinden (20. yüzyıl başları) bu yana hedef mülkün ortak olduğu bir hayatın mümkün kılınarak yaygınlaştırılması. EZLN ideolojisi ortak üretime dayalı 30 yıllık özerk yaşam pratiğinden gelen birikimle yaygınlaşıyor. Hedeflerden biri kapitalizmin yarattığı doğa yıkımını önce yavaşlatmak, ardındansa geriye çevirmek. Bu amaca ulaşmak içinse birlikte hareket etmek gerekiyor çünkü etkinliğin farklı anlarında sıkça tekrarlandığı üzere bölünmüşken kolay yeniliyoruz, ancak birleşirsek kapitalizmle ve devletlerle mücadele edebiliriz.
EZLN’nin sıklıkla vurguladığı şey bu topraklarda Avrupalı sömürgecilerin saldırısından bu yana geçen 500 yılda ilk kez özerk yönetimin kendileri tarafından sağlanabildiğiydi. “Onurlu öfke” (Digna Rabia) vurguları da yaygındı. Bu kavramın Zapatistalar için önemi büyük. Öyle ki Zapatista ayaklanmasının 15. yıl kutlamalarına Onurlu Öfke Festivali adı verilmişti. Öfkenin bastırılmasına karşı çıkan, öfkeyi dışa vurmak gerektiğini savunan Zapatistalar 15. yıl kutlamalarına bu ismi verirken etkinliğin farklı öfkelerin birbiriyle buluşmasını sağlayacak bir tür pencere veya ayna görevi göreceğini söylemişlerdi. Öfkeyi ifade etmeye verilen önem 30. yıl kutlamalarında da sürdü.
30. yıl dönümü etkinliğinde kapitalizme yönelik eleştirilerin yanı sıra kolektif yönetim ve kaynak dağıtımı konusunda yapılan hatalara dair özeleştiriler de verildi. Kapitalizme karşı verilen 30 yıllık mücadelenin en iyi üniversite olduğunu ve bu mücadele sayesinde başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterebildiklerini söyleyen Zapatistalar aynı zamanda “benim” demenin yanlışlığını, bizim olduğunu sandığımız şeylerin aslında bizim olmadığını göstermeye çalışıyorlar. Kapitalist düzende çoğumuzun gerçekten mülk edinmekten ziyade bizzat bizim mülkleştiğimiz çeşitli oyunlarda verilen mesajlar arasındaydı.
30 Aralık gecesi, etkinliğin yapıldığı Dolores Hidalgo karakolunda yer olmadığı için bir grup arkadaşla birlikte üstü açık bir kamyonetle Nueva Jerusalén karakoluna geçtik. Kamyonette Meksikalı arkadaşların ve benim dışımızda Almanya’dan, ABD’den ve Şili’den gelen arkadaşlar da vardı. Gecenin bir yarısı dağlardan ve ormanın içinden geçerek ulaştığımız karakolda yemek ve kahve ikramıyla karşılandık, kalacak yerimiz hazırlandı. Herkese yetecek kadar tahta ranza vardı, zaten neredeyse herkes yanında ya çadır ya uyku tulumu ya da hamak getirmişti. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen devrimciler çok coşkuluydu, farklı dillerde tınısından devrimci olduğu anlaşılan marşlar duyuluyordu. Meksika’nın Güneydoğu Dağları’nın gerçekten farklı bir havası var. İnsan, Yeni’yi inşa etmeye çok uygun, Yeni’ye gebe topraklarda olduğunu hissediyor. Pek uyuyasım gelmediği için hazır neredeyse herkes yatıyorken gece yarısı duş almaya karar verdim. Tuvalet ve banyo alanları karakolun başka bölgesinde olduğundan el fenerimi alıp bu bölgeye doğru yürüdüm. Duş iyi geldi gelmesine ama Chiapas Dağları’nın gece ayazında soğuk suyla duş aldıktan sonra ranzalara titreyerek döndüm.
31 Aralık sabahı tekrar kamyonetle Dolores Hidalgo’ya geçtik. Gün içinde yine Zapatista toplulukların hazırladığı oyunları ve dansları izledik. Burada sıklıkla büyük şirketlere, Meksika’nın mevcut siyasi partilerine ve zengin ülkelere yönelik eleştiriler vardı. Özellikle ABD, Birleşik Krallık, Çin, Japonya ve Kanada hükümetlerine yönelik eleştiriler dikkat çekti. Hava gece ne kadar soğuksa gündüz de o kadar güneşliydi. Güneş o kadar güçlüydü ki insanın adeta kafatasının içine nüfuz ediyordu. Neyse ki etkinlik alanı olarak hazırlanan stadyumun etrafına üstü kapalı alanlar kurulmuştu da güneşten korunmak mümkün oldu.
31 Aralık akşamı militanların töreni yapıldı. Tören sırasında askeri marşlar yerine hareketli Latin Amerika şarkıları seçilmişti. Özellikle Kolombiya’da yaygın olan cumbia türü şarkılar çoğunluktaydı. Oyunlara verilen aralarda sıklıkla Chiapas’ta kökü 16. yüzyıla dayanan marimba isimli vurmalı çalgı da çalındı. EZLN militanlarının töreninin ardından Subcomandante Moisés’in konuşması başladı. Moisés konuşmayı öncelikle Maya dillerinden olan Tseltal dilinde yaptı, sonra konuşmasını İspanyolca tekrarladı. “Bize ders vermenize, sistemin nasıl olduğunu anlatmanıza ihtiyacımız yok, yoldaşlar” diyen Moisés, kapitalizmin nasıl bir düzen olduğunun kolayca anlaşılabildiğini, bunu görmek istemeyenin sorumluluğunun kendisine ait olduğunu söyledi. Moisés, kapitalizmin zararlı olduğunu, kapitalizmi ortadan kaldırmak gerektiğini yazıp çizmenin artık pek önemi olmadığı kanısındaydı. Moisés, kapitalizmin zararlarının apaçık ortada olduğunu, yapılması gerekenin bu düzeni nasıl değiştirebileceğimizi düşünmek olduğunu söylerken artık alternatifleri hayata geçirmek gerektiğine işaret ediyordu. “Biz ne yapılması gerektiğini burada yaptıklarımızla göstereceğiz, siz de kendi coğrafyalarınızda yaptıklarınızla hepimize gösterin” diyen Moisés, sıklıkla ortaklık vurgusu yaptı. Neyin ortak olması ve neyin ortak olmaması gerektiğinin düşünülerek çözülebileceğini söyleyen Moises tüm katılımcılara alternatif bir düzeni hayata geçirme çağrısı yaptı. Konuşmanın ardından havai fişekler ve kutlamalar başladı. Zapatista militanlarının katılımcılarla dansı güzel bir görüntü sundu. Orada bulunan çoğu insanı buluşturan şey mevcut olanın aşılması gerektiğine duyulan inanç ve kapitalizm dışı bir alternatif arayışıydı.
Gece 2 gibi Dolores Hidalgo’dan ayrılarak kamyonetle Nueva Jerusalén’e geçtim. Ertesi sabah yine erkenden kalkıp kutlama alanına döndüm. 1 Ocak artık Zapatista toplulukların değil katılımcıların kültürel etkinliklerine ayrılmıştı. Biz de birkaç Kürt arkadaş olarak govend organizasyonuyla programa katıldık. Sabah erkenden kalkıp birkaç katılımcı arkadaşla kısa bir prova yaptıktan sonra alandaki dostları öğlen 2 buçukta gerçekleşmesi planlanan govend etkinliğinden haberdar ettik. Fakat etkinlik öğlen 4’e ertelendi. Saat 4 buçuğa doğru Awazê Çiya eşliğinde 200-300 kadar insan Chiapas dağlarında bulunan bir Zapatista karakolunda halay çekmeye başladık. İlk şarkının ardından anonsla halaya ara verildi ve tekrar tören yapılacağı söylendi. Sahneye baktığımda Subcomandante Moises’in ve EZLN’nin eski sözcüsü ve Zapatista ayaklanmasının eski önderi Marcos’un sahnede oturduklarını gördüm. Marcos önceki akşam da sahneye gelmişti fakat karanlık dolayısıyla çok az katılımcı tarafından fark edilmişti. Bu kez gündüz vakti ağzında piposuyla oturuyordu. EZLN komutanları ve eşlik eden militanlar bizim halay sırasında alana gelmişler, sahneye çıktıktan sonra Kürtçe şarkının bitmesini beklemişlerdi.
Törenin ardından sahneden anonsla govendin devam etmesi için tekrar alana davet edildik. Marcos’un gelişiyle ortalık iyice kalabalıklaşmıştı. Bir başka Awazê Çiya şarkısı başladı, bu kez sanıyorum 300’ün de üzerinde insan halaya dahil oldu. Marcos ve Moisés sahneden bizi izlerken, Zapatista hareketine göndermeyle halayı salyangoz (karakol) biçiminde tamamladık. Maya kültüründe sembolik önemi olan salyangozun EZLN tarafından da sembol olarak benimsenmesinde özellikle ağır hareket ediyor olmasının yeri büyük olsa gerek. Kapitalizmin yıkıcı treninin karşısına salyangozu çıkarmak EZLN’nin siyasal anlayışına çok uygun görünüyor.
Saat 2 buçukta gerçekleşmesi planlanan govendin EZLN yönetiminin alana gireceği saate ertelenmesi bir rastlantı mıydı bilmiyorum, belki de öyledir. Ben yoldaş bir halkın siyasi örgütlenmesinin selamı olarak yorumlamayı tercih edeceğim. Günün devamında şiir dinletileri, konserler, danslar ve çeşitli performans gösterileri gerçekleşti. Bu sırada birçok arkadaş yanıma gelerek govendin çok güzel olduğunu söylediler, bazı arkadaşlar teşekkür dahi etti. Bu enternasyonal dayanışma zaten Chiapas dağlarına varışımdan itibaren duyduğum aidiyet hissini iyice güçlendirdi. Bir gün bir Zapatista karakolunda Bitlis tütünü içip Kürtçe şarkı eşliğinde halay çekeceğim de hiç aklıma gelmemişti.
Etkinliklerin ardından La Montaña isimli belgeselin gösterimi yapıldı. Güneş paneliyle çalışan bir ekran kurulmuştu, yönetmen arkadaş da aramızdaydı. Bu kez geceyi Dolores Hidalgo’da geçirdim. Brezilyalı, Arjantinli ve Meksikalı arkadaşlarla gece 3’e kadar sohbet ettik. Konuşacak çok şeyimiz varmış. Bu ziyaretin bende yarattığı en büyük his o kadar güçsüz, sandığımız kadar zayıf olmadığımızdı. Dünyanın çeşitli köşelerinden binlerce devrimcinin dayanışmaya hazır olduğunu görmek, bunu deneyimleyebilmek, haberlerin, sosyal medyanın, iç karartıcı konuşmaların yarattığı umutsuzluğu parçalayabildi. Gördüm ki biz aslında sandığımızdan daha güçlüyüz. Dünyanın her köşesinde tarlalarda, inşaatlarda, okullarda, barolarda, üniversitelerde, gazetelerde yoldaşlarımız var. Bazen unuttuğumuz bu durumu hatırlamak önemli. Bu denli geniş bir alanda, paramiliter tehditler altında, böylesi büyük bir etkinliğin geniş katılımla gerçekleştirilebildiğini görmenin umudu besleyen bir yönü var. Burada kof bir iyimserlikten değil somut umuttan söz ediyorum. Çünkü bu etkinlik “yapabiliriz” dediğimiz bir etkinlik olmaktan ziyade “yapabiliyoruz” ve “yaptık” dediğimiz bir etkinlik oldu. Özellikle Latin Amerika devrimci hareketleri üzerinde muhakkak olumlu etkileri olacaktır. EZLN daha önce de çok yüksek katılımlı etkinlikler organize edebilmişti ama böyle bir etkinliği bu denli zor koşullarda başarıyla gerçekleştirebilmek hak edilmiş bir özgüvene yol açacaktır.
Etkinliğin ana mesajını ben Eski olandan doğru Yeni’yi inşa etmek, her toplulukta farklı farklı gerçeklikler kurarak Mevcut Olan’a çok sayıda alternatif oluşturmak gerektiği şeklinde okudum. Kutlamalarda sıklıkla vurgulandığı üzere, dünyayı değiştirmek için önce onu görme biçimimizi değiştirmek gerekir. Moisés’in çağrısını da ben buradan doğru yorumluyorum. Yani, zihin emeğini kapitalizmin kötülüğünü ortaya koymaktan ziyade zihniyet dönüşümünü gerçekleştirmek için seferber etmek gerekiyor.
Binlerce insanın katıldığı bir etkinlikte tek bir kavga çıkmaması, çoğu katılımcının birkaç gün içinde büyük ihtimalle bir ömür sürecek dostluk ve dayanışma bağları inşa edebilmeleri gerçekten etkileyiciydi. Sanıyorum birçoğumuz için insanı değiştiren tecrübelerden oldu. Belki en çok katılımcı çocuklar için böyleydi. Bazı ziyaretçi arkadaşlar çocuklarıyla gelmişlerdi, katılımcı çocuklarla Zapatista toplulukların çocukları arasında futbol maçları dahi yapıldı. Başka bir dünyaya doğan veya böylesi genç bir yaşta farklı bir dünyayı görebilen çocuklar da hepimiz için umut kaynağı olmalı. Etkinliğin bir başka özelliği de sanatın öneminin altını çizmesi oldu. Gerçekten de sanatın, özellikle de müziğin hissettirdiklerini kelimelere dökebilmem çok güç.
2 Ocak sabahı dönüş için yola çıktık, bu yüzden etkinliğin son günü olan 2 Ocak’taki faaliyetleri takip edemedik. Henüz Chiapas dağlarındayken otobüslerden biri arızalanınca yeni otobüs gelene dek 4-5 saat kadar bizim otobüsle arkadaşlara eşlik ettik. Çalışmayan otobüsle arkadaşları yalnız bırakabileceğimiz koşullarda değildik ne de olsa. Bu türden birkaç aksilik daha çıkınca başkente dönmemiz toplamda 30 saatten fazla sürdü. 3 Ocak günü öğleden sonra başkente vardığımızda hepimiz çok yorgunduk ama kimsenin canı sıkkın değildi. Uzun süren yola rağmen keyfimizin yerinde olmasında yolculuğun son saatlerinde otobüsteki müzisyen arkadaşların araç içinde verdikleri konserin etkisi büyük olsa gerek. Zaten böyle bir etkinlikten sonra hızlıca dönebilmek de pek yakışık almazdı gibi geliyor, 30 saatte yavaş yavaş, kendimizi alıştıra alıştıra dönmemiz uygun oldu, hem Zapatista arkadaşların sembolü olan salyangoza da son bir göndermede bulunmuş gibi olduk.
Arkadaşlarla vedalaşıp Meksiko Şehri’nde otobüsten indikten sonra eve gitmek üzere yola koyuldum. Metrobüse bindiğimde büyük bir yabancılık hissi yaşadım. Birbirini ite kaka metrobüse binen, son sesle telefondan oyun oynayan veya bağıra çağıra kavga eden insanların arasında sanki oraya ait değilmişim gibi hissettim. Fakat o araçta birçok yerde bugünkü veya gelecekteki dostların oturduğunu da biliyorum. Bu yüzden etkinliğin bana en önemli mesajı devrimcinin hoş bir insan olması gerektiği oldu. Kapitalist yıkımın içinde, tüm o kavga gürültünün arasında, farklı bir yaşamı hayata geçirebilmek sanırım her devrimcinin ödevi. Bu ödevi iyi kötü becerebilirsek belki o aidiyet hissine kavuşabilmek için Chiapas dağlarına seyahat etmemize de gerek kalmaz.